Yardımlaşmanın teşkilâtlandırılmış en ideal şekli vakıf kurumudur.
'' Her kim ki; Allah'ın Birliği ile ahirette hesaba çekileceğine inanır ve salih amel sergilerse, o insan mutluluğa erecektir. '' Vakıflarda hayır’a iyiliğe, güzelliğe vesile olan kuruluşlardır.
Türk kültür ve medeniyetinin çekirdeğini, vakıflar teşkil etmiştir.
Vakıf düşüncesi, kazandırdığı eser, meydana getirdiği medeniyet ve hizmetlerle, toplumsal yapının nüvesidir.
Vakıflar, kendi istekleriyle, kendilerine ait mallarını, her türlü ekonomik değerlerini veya haklarını mülkiyetlerinden çıkartıp, belirli bir amaca ebedî olarak tahsis etmesinden oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluğudur.
“Vakfın asıl amacı, insan şahsiyetinin ve insan hayatının korunması ve geliştirilmesi, insanların hayatta karşılaşabilecekleri maddî ve manevî zorlukların izale edilip dindirilmesi, hayatın güzelleştirilmesi, insan haysiyetinin ve toplumsal düzenin her türlü tehlike ve sarsıntılardan korunmasıdır” denilebilir.
Osmanlı Dönemi’nde geleneksel sosyal yapıyı koruma sistemleri, yardımlaşma ve dayanışma sandıklarının mevcudiyeti ile olduğu görülmektedir. Aile içi yardımlaşma, ahilik, loncalar ve dini temele dayalı hayır kurumları o dönemin belli başlı sosyal koruma araçlarıdır. Cuma hutbelerini hatırlayınız.
Osmanlı zamanında bir adam vakıf bir evde doğar, vakıf bir beşikte uyur, vakıf mallardan yer ve içer, vakıf kitaplardan okur, vakıf bir mektepte hocalık eder, vakıf idaresinden ücretini alır ve öldüğü zaman kendisi vakıf tabuta konur vakıf bir mezarlığa defnedilirdi.
Bu ataleti teşvik anlamında anlaşılmamalıdır.
Devlet yöneticileri başta olmak üzere en yüksek makam ve mevkilerde bulunanlardan en mütevazı sahalarda çalışanlara kadar birçok kimse, medreseler ve kütüphaneler, ilim ve tahsil kurumları, hastaneler, hanlar, hamamlar ve kervansaraylar gibi sağlık ve toplumsal yardım kurumları, zarif çeşmeler, sebiller ve yollar gibi bayındır eserleri yapmışlardır.
Müflis ve borçlu olmaktan hapsedilenlerin borçlarının ödenerek tahliyesi, yoksullara yiyecek ve giyecek verilmesi, muhtaçlara yardım edilmesi, Kimsesizlerin cenazesinin kaldırılması, bayramlarda yoksul çocukların sevindirilmesi… Gibi insanların gözüne görünmeyen ama çok büyük ve anlamlı fonksiyonları yerine getirmiştir.
Vakıflar, daima birleştirici ve kaynaştırıcı özellik taşımıştır. Vakıflar, Türk kültür ve medeniyet tarihinin en önemli kurumlarının başında gelmektedir. İnsanlık sevgisinden ve dayanışma duygusundan kaynaklanan bu tarihî müessese, tarihimizde ve sosyal dayanışmamızda bütün insanlık âleminin iftiharla ders alacağı olgunluk ve etkinlik seviyesine ulaşmıştır. Selçuklular döneminde bir sosyal dayanışma kurumu halini almış ve Osmanlıyla birlikte, ekonomik, sosyal ve hukukî bir müessese haline gelmiştir. Cumhuriyet bu mirasa sahip çıkmış ve günümüzde de, geleneksel anlayışın örnekleriyle, vakıfların tarihimizdeki yeri korunmuştur.
Vakıf eserleri, geliştirdiğimiz, inşa ettiğimiz kültürümüzün ve bütün insanlığa hediye ettiğimiz muhteşem medeniyetimizin sembolleridir. Dolayısıyla, bu eserleri korumak, bu eserleri gelecek nesillere intikal ettirmek, sadece hükümetin işi değildir. Bu ülkenin insanları olarak, bu millete mensup olmaktan gurur duyan insanlar olarak, bu eserleri asıl hüviyetine uygun yaşatmak hepimizin tarihî sorumluluğudur.
Örgütlü bir toplum olunacaksa, bunun örnek modeli vakıflaşmadır. Bunlar, gönüllü hizmetlerdir. Devletin yetişemediği alanlarda fert ile devlet arasındaki pek çok hizmet bu model aracılığıyla götürülmeye çalışılmaktadır.
Vakıf kurumu kapitalizm geliştikçe aşındı.
Vakıfların insanlığa hizmet amacı korundukça, geleneksel vakıf kültürü ile anlayışı muhafaza edilecek, gelecek nesillere örnek ve önder bir yardımlaşma kurumu yeniden tesis edilmiş olacaktır ''Vakıf insana hizmettir” düsturunu kendisine felsefe edinmiş fedakâr insanlara duyduğumuz ihtiyaç her zamankinden daha fazladır.
Son söz olarak, Bizim kültürümüzde, bizim medeniyetimizde yardım, dayanışma, birlik ve beraberlik ruhunu tesis etme amacıyla oluşturulan sivil toplum organizasyonları, derneklerimiz ve vakıflarımız, Avrupa ve Batı kaynaklarında toplumsal dayanışma yerine faydacı ve fırsatçı bir anlayışla oluşturulan, gönüllülük esasından çok çıkar’a dayanan faaliyetler vardır. Bunu çok iyi ayırt etmemiz gerekmektedir. Milli kimliğimizin en önemli tezahürlerinden olan vakıf müessesesi yaşatılması, korunması ve gelecek nesillere en iyi şekilde aktarılması gereken değerli bir varlığımızdır.
Vakıf başlı başına bir medeniyet çekirdeğidir.
Vakıf kurumları sayesinde hoşgörü, yoksulu gözetme, koruma, yetime el uzatma gibi temel dayanışma kavramlarının içi doldurulmaktadır.
Son günlerde artan suç ve suçluluk sendromunun vakıf müesseselerimizin asli fonksiyonlarından uzaklaşması ile anlamlandırabiliriz.
Sosyal yapı kuramcıları muhafızları bu konuda Konya da kurulu vakıflarda neyin eksik neyin fazla olduğunu yeniden bir daha tahlil etmeleri sanıyorum isabetli olur.