Aramıza hoş geldin sayın Emin Çölaşan.Laik düşüncesi ve Kemalist bağlılığından zerre kadar ödün vermeyen Sayın Çölaşan’da artık Genel Kurmay nezdinde akredite bir basın büyüğümüz değil.O da artık bizden birisi.Bence ben ve benim gibi insanlara bu durumun güç vereceğini düşünüyorum.Susma sustukça sıra sana gelecek kadar iddialı bir güç değil ama,bizlere uygulanan cüzamlı muamelenin ne kadar acı ve çağdışı olduğunu görmesi ve yaşaması açısından oldukça önemli buluyorum. Neden cüzamlı muamelesi gördüğümüzü net anlayabilmiş değilim. Bir görüşe göre; bir holding patronunun yazdığı mektup ve dönemin başkanlarından biriyle bir paşanın kavgasında taraf olmadığımız için akredite dışı ilan edilmişiz. Ben açıkçası buna inanmak istemiyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri gibi köklü bir kuruluşun bu tür basit nedenlerle bizi dışlayabileceğini sanmıyorum. Ancak Çölaşan’ın bir eleştirisi nedeniyle başına gelenleri gördükten sonra, bu görüşün doğru olabileceğini düşünmeye başladım. Ama ne şekilde olursa olsun ,bu izan dışı uygulamaya son verilmesi için destek istediğimizde ses çıkarmayanlara bugün içimizden gelerek destek veriyoruz.Aslında konu buraya kadar gelmişken bu olayında yeniden bir hatırlatılmasını istiyorum.
Peki nedir bizim inanmak istemediğimiz ve bugüne kadar hiçbir yerde anlatmadığımız konunun ayrıntıları:
Bakınız bendeniz hava üssünde, orduevinde bilumum askeri alanlarda yapılan tüm programlara 28 Şubat dönemine kadar davet edilirdim.28 Şubat döneminde bir aklıevvel holding başkanı kalkar Genel Kurmay’a bir mektup yazar. Mektupta derki: “hazretlerin, bana ait olan Atatürkçü, Laik yayın yapan bir televizyon kanalıyla Konya’mızda yayın yapan diğer Konya televizyonlarını karışmamasını umuyor, en derin saygılarımın yüksek makamlarınızca kabul görmesini diliyorum”
O dönem bir belediye başkanı da kalkar bir paşayla polemiğe girer.Konuyu bilenler anımsayacaktır, “ister ağa ol,vali ol,paşa ol”diye devam eden konuşmasıyla eski bir belediye başkanı ve dönemin garnizon komutanı kavga etmişlerdi.Bizde bu kavgada taraf olmadık.Ya dönem 28 Şubat aman paşanın gönlü olsun demedik.Ne yaşanmışsa aynen kamuoyuyla paylaştık. Vay siz misiniz benim yanımda yer almayan? O halde bende sizi yukarıya gammazlıyor akreditenizi iptal ettiriyorum. Ettiler bizde 28 Şubat dönemine kadar bir başka ifadeyle bu mektup ve gammazlamaya kadar iyi adam ondan sonra da kötü adam olduk.İnsan bir döner bakar.Ya bu insanlar kimler?Bugüne kadar bir tek uyarı kınama yada kapama cezası almamışlar.Kaldı ki dönemin bakanı İstemihan Talay hiçbir yayın kuruluşuna verilmeyen bir belgeyi gururla verdiğini ifade etmiş, birisi kalkıyor sen benim nezdimde akredite değilsin diyor.Belki ağlamam filan bekleniyordur ama ben tam tersini yapıyorum 28 Şubat’tan beri bu duruma gülüyorum.
Diyeceksiniz ki, böyle bir olaydan dolayı, bir haber müdürü akredite dışı bırakılabilir mi? . Doğrusu bırakılmaması gerekiyor. Çünkü bu olaya biz objektif bir basın organı yaklaşımı sergiledik. Gelin görün ki, bu örneğin dışında Türk Silahlı Kuvvetlerinin herhangi bir mensubuyla başka herhangi bir olumsuzluk da yaşamış değiliz. Sonra o mektubu yazan malum holding başkanının başına gelenleri de herkes gördü. Atatürkçülük maskesi altına sığınarak, bir yerlere şirin görünmeye çalışmasının bedelini ödemeye devam ediyor.
Umarız, akredite olamamamın nedeni bu değildir ve daha mantıklı bir nedeni vardır. Öte yandan iki mektupla ölüm fermanı yazılıyorsa akredite olmamak çok da rahatsız edici olmuyor.Ama sayın Çölaşan’ın da bizim koğuşa konması beni biraz rahatsız etti.28 Şubat’ın kalemlerinden kabul edilen bu büyüğümüzün de virüslü muamelesinin insan üzerinde nasıl bir etki oluşturduğunu görmesini hatta bizimle aynı havayı teneffüs ederek görmesini hoş bulmadım.Keşke bu büyüğümüz bizim koğuşa gelmeden önce bu durumu görebilseydi…