3 Ekim hayırlı olsun.
Türkiye-AB arasındaki müzakerelere gece geç saatlerde başlandı.
‘3 Ekim Hayırlı Olsun.’
***
Uluslar arası ortaklıklar doğası gereği karşılıklı çıkar esasına dayanır.
Dünyanın her yerinde bu kural geçerlidir.
Karagöz karakaş canım cicim hesabı muhabbeti olmaz, yapılmaz.
Ne kadar fayda o kadar yakınlaşma birlik beraberlik olur.
Ne kadar zarar o kadar mesafe diplomasi uzaklık konur.
İnsanlar için de durum aynı;
Sizce de öyle değil mi?
İnsan, toplum, devlet;
Yakınlaşma ve uzaklaşma saikası hep aynı nedenden dolayı.
Şaşmamak lazım.
Yola göre lastik.
Yola göre hız.
Yola iklime göre gömlek palto.
Yola göre şoför.
Tabi, Uzun ince meşakkatli yolda, kendi aracınıza kendi bünyenize, kendi yapınıza ne kadar güveniyorsanız o denli yakınlaşma, uzaklaşma.
Kendinize, toplum ve devlet yapınıza, güvendiğiniz kadar ilerleme ya da gerileme sağlamış olursunuz. Elinizdeki kozlar, sosyal yapı, aydınlar, medya, Askeri ve ekonomik güç ile birlikte çok dirayetli, maçın 90 dakika olduğunun bilincinde olması gereken âlim ulema, vezir vüzera takımıdır.
***
Bundan bir iki ay önce burada, AB’SİZ TÜRKİYE, TÜRKİYESİZ AB isimli başlıklı bir yazım çıkmıştı.
Neler demişim birlikte bir göz atalım.
***
Türkiye’nin uzun zamandır beklediği AB ile tam üyelik müzakerelerine başlama tarihi olarak 3 Ekim 2005 tarihi, Türkiye için olduğu kadar AB ABD ve ŞİÖ(Şanghay işbirliği örgütü) içinde büyük önem taşımaktadır.
3 Ekim kendi başına büyük bir başarıdır.
Bunun birçok nedeni var. En başta, Türkiye’nin Kopenhag Kriterlerini tamamlamış olduğu, bu kararla net bir şekilde ilan edilmiştir. Türkiye’nin Kopenhag Kriterleri olan siyasi, ekonomik ve hukuki açıdan AB standartlarına uyum sürecini tamamladığı, zaten AB komisyon raporu ile 6 Ekim 2004 te deklere edilmişti.
*
Diğer yandan bu tespit ve kabul, Türkiye’nin 1990’lı yıllarda AB ile ilişkilerinde karşılaştığı sıkıntılar ve engeller göz önünde bulundurulduğunda gerçekten büyük bir aşamadır. Türkiye-AB ilişkilerinin tarihindeki belki de en önemli dönüm noktasıdır.
*
''Şu anda birkaç ülke bu noktada sıkıntı unsuru oluyorlar. 3 Ekim'de müzakere süreci başlayacaktır. 3 Ekim'de başlayacak müzakere süreci ile yolculuğun ne kadar süreceğini ben şu aşamada belirleyemem, takdir edemem. Ancak Türkiye, 1996'da başlayan gümrük süreci ile birlikte hazırlıklarını yapmış bir ülke konumundadır. Hatta diğer aday ülkelerden çok daha hazır bir ülkedir. Türkiye'nin AB'ye katacağı renk çok farklı olacaktır. Müzakerelere başlayarak bunu zaten göstereceğiz. Fakat bizden hala bazı şeyler isteme gayreti içinde olanlar varsa, bunlar bir yanlışın içindedirler. Artık Türkiye'nin vereceği herhangi bir şey kalmamıştır. Kopenhag siyasi kriterleri-ölçütleri-ile ilgili ne yapılması gerekiyorsa hepsi yapılmıştır. 17 Aralık'ta ne istendiyse o da yapılmıştır. Bundan sonra yapacağımız hiçbir şey yoktur. “
*
Sözün sonunda öz olarak denilebilecek, Avrupa eski Avrupa değildir. Avrupa, Türkiyesiz yoluna devam edemez. AB, Türkiye’nin alternatifleri içinde sadece bir seçenektir. Asla olmazsa olmaz bir Hint kumaşı değildir.
*
3 Ekim müzakereleri netice itibariyle belirlenen takvimde başlayacaktır.
*
Daha ben çocukken başlayan AB Müzakereleri ve Ankara Anlaşmasından bugüne 46 yıl geçmiş. Bu kadar bir süreç Devletler tarihinde çok uzundur.3 Ekim 2005 tarihi bu açıdan da önem taşımaktadır.
*
İpi göğüsleyen siyaset ve bürokrasi ricali, bu işle de büyük bir sınav vermiş olacaktır
Evet, okuduğunuz bu satırlar tarafımdan yeni yazılmış bir yazı değildir.
Çok önceden tarafımdan yazılmış bir yazıyı şimdi hatırlamanız için bu vesile ile dikkatlerinize arz etmiş oldum. (04.10.2005-Salı)
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 5 yorum
yapılmış )
yorumları okudum da biraz gayriciddi yaklaşanlarda yok değil.
yorumunuzda; katılırsınız yada katılmazsınız herneyse...Kullanılan üslub ve yaklaşımda sadece iki insan arasındaki muhabbetten çok kitle iletişim araçlarından yararlanan sadece siz olmadığınızı bilmem kafanız basarmı?eğriye eğri doğruya doğru .
[
2005/10/15 17:31
]
la mustaa dogru soyle bu asagıda kı cıddı yorumlrı sen kendın yazıyon demı... la sen yazı neym yazamazdın ama kım aldı senı buraya ne ettırıyorlar anamadım... bıde bısı dıcem sen askersın duz adamsın kafan herseye basmaz gardas... etme bılmedıgın konulara gırme
ülkemizin cumhuriyeti kabullenme dönemini bir hatırlayalım avrupa ozmamanlar bu kararı vermekte nekadar doğru olduğumuzu methiyeler düzenleyerek hatta içlerinden biri olduğumuzu zaten
biliyorduk tezini bile yürüttüler.SONUÇ: Tazminat fermanı
cumhuriyet
avrupa birliği aynı olayların farklı tarihleri.
Yazının başlığını görünce, Konya'yı temsilen Lüksemburg'a senin gönderildiğini düşünmüştüm. Belki bundan sonra görebiliriz seni AB ilişkilerinin bir yerinde...