Daha önceden yapılan haberle okuyucularımıza Van’a gideceğimizi ve orada edindiğimiz izlenimleri bu sütunlardan siz değerli okuyucularımızla paylaşacağımızı ilan etmiştik. Evet bahsettiğimiz gibi oldu Van’ a gittik ve pek çok Vanlı ve üniversite öğrencisiyle konuşma fırsatı elde ettik.
Aslında giderken de olayın bir kaç yönden ele alınması gerektiğini düşünmüştüm. Bunlardan birincisi acaba rektör ne kadar sevildiği, ahalinin dimağında nasıl bir tat bıraktığına yönelik merakımdı.
Bir diğer husus ise öğrenciler açısından rektörün ne ifade ettiğiydi. Zira medya kuruluşlarında yapılan pek çok haberde gerek Vanlıların gerekse üniversite öğrencilerinin tutuklamaya tepkili oldukları ve rektörü çok sevdiklerine yönelik haberler yapılıyordu.
Tabi bunların yanında olayın bir başka aydınlatılması gereken noktası ise rektör hakkındaki iddiaların halk tarafından nasıl değerlendirildiği idi. Hemen burada bir not ileteyim. Van öyle çok büyük bir il değil ve neredeyse gizli kapaklı hiçbir şeyin yapılamayacağı türden bir kent. Nasıl olursa olsun mutlaka bir yerlerden kokusu çıkıyor.
Şimdi bu maddeleri dilerseniz kısaca bir değerlendirelim.
Birinciden başlamak gerekirse ve Vanlıların rektör hakkında ki düşüncelerini ele almak onlara tercüman olmak icap ederse pek olumlu intibalar edinmediğimi ifade etmek durumundayım.
Sokakta, kahvede, yemekte nerde olursa olsun halktan kime sorsanız rektörün Van’da pek sevilmediğinden dem vurup hakkındaki olumsuz düşünce ve duyumlarını sizlere sıralamaya başlıyorlar. Olayı çok detaylı incelemeye falan gerek yok. Şu gayet net bir konu ki rektör Van’da pek değil neredeyse hiç sevilmiyor.
Bu intibalardan sonra aynı sorunun cevabını ikinci madde olarak öğrencilerde aramak istedim. Nitekim bu amaçla pek çok öğrenci ile de bu konuda sohbet etme şansı elde ettim.
Merakınızı gidereyim Vanlılar gibi öğrenciler arasında da rektör lehinde konuşan ve yönetiminden memnun olan tek bir öğrenci göremedim desem inanın bana abartmış olmam.
Üniversitelerde demokrasi modellerinin çok iyi uygulanması ve öğrencilerin kendini ifade etmek için yeterli fırsatı bulmaları gerektiğini ben hep sayıklamışımdır. Ancak Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde bu açıdan ciddi bir eksiklik olduğunu ve rektörün tek adam olarak dilediğine karar verip oldukça sert bir yönetim anlayışı sergilediğini ve doğal olarak ta ciddi bir memnuniyetsizliğin hortladığını da eklemeliyim.
Sıra geldi son maddeye hakkında ki iddialara. Aslına bakarsanız bu konu yargıyı ilgilendiren bir konu. Ancak Van halkındaki genel bir kanaat var. Zira gizli kapaklı yapılsa da pek çok konunun artık şehre mal olduğunu görmek hiçte zor değil. Hatta bu iddiaların yanında bir takım bilgilerde verdiler ki insana pes yani dedirtecek cinsten.
Tabi konu yargıda olduğu için söylediğim gibi çok fazla üstüne yorum yapmak pek sağlıklı gelmiyor bana. Ancak şunu söylemeliyim üniversitelerin yönetim biçimi ve şeklinin komple değişmesi gerek diye düşünüyorum… Yoksa böylesi çarpık oluşumlar zamanla bir bir ortaya çıkacak gibi geliyor bana.
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 1 yorum
yapılmış )