Başbakan Erdoğan’ın ülkeye katmış olduğu değerleri salim kafa ve sağduyu ile etüt edip düşündüğümüzde ortaya çok ilginç gerçekler çıkmaktadır.
Elbette bu durumdan ülke ve memleket insanı fayda görmekte, ayrıca aklıselim sahibi herkes, hakikati dile getirmekte bir beis görmemektedir.
Ne yazık ki ülkede herkes aynı basireti sergilemiyor.
Zaten onlardan anlayış beklemekte safdillik olur.
Hal bugün böyle iken, geçmişte durum farklımıydı.
Muhalefet mantığının “hasetlik” mantığı ve diyalektiği 70’li yıllarda, TRT’nin ana haber bültenlerinde adeta Nejat Uygur repliklerini aratmayacak cinstendi. Plan, proje üretip halkın karşısına çıkacak kadrolara, duyarlı muhalefete geçmişte olduğu gibi bugünde hasrettik.
***
“Milli Gelir neden hala 5 bin dolar bile değil” sorusunun cevabını, İsmail Dümbüllü’nün kavuklu replikleri misali, baklava börek muhabbetlerinde, meclis başkanlığı seçim diyaloglarında ve bu dönemlerde iktidar-muhalefet olmuş siyasi ve bürokratik kadrolarda aramak gerekir.
Kahtı ricali zembille aramaya gerek yok ki.
O yıllarda denizde kum misali her tarafta kaynıyordu.
Sonuç,2001 yılında, bu kadroların getirdiği Türkiye tablosunda, milli gelir 3 bin dolar bile olamadı.
***
Tayip Erdoğan geçmişin hatalarını geçmişin yanlışlarını çok iyi analiz etmiş bir siyaset adamı.
Her şeyden önce, Tayip Erdoğan halkı ile aynı dili konuşan bir Lider.
Siyasi yelpazenin sağında veya solunda olma gibi bir zorunluluğu da yok.
O İnandığı güvendiği halkı ile arasında bir gönül köprüsünün mimarı.
Siyasetin merkezinde, sol’uda sag’ıda kucaklamış bir Başbakan.
Halk engin feraseti ile onun yaptıklarını görüyor ona inanıyor, onu samimi buluyor ve onu kendinden ev halkından biri kabul ediyor.
Çocuklar bile tayip amca diye etrafında sevgi haleleri örüyor.
Elbette bütün bunlar, ülkenin yıllardır arayıp da özlemini çektiği beklenen açılımlar ve güzel gelişmeler.
Ne varki, ülkeler arası medeniyet yarışında kaybedilmiş bir çeyrek veya yarım yüzyıllık zaman dilimi kaybı var ki, Erdoğan’ı en çok sıkıntıya sokan, dünya liderleri arasında belli etmese dahi için için içini kemiren milli gelir gerçeği. Tayip bey, nasıl ederim ne yaparımda milli gelir seviyemizi 5–10 bin dolarlara çıkarabilirimin hesabı ile, evinde rahat uyku yüzü bile görmüyorken, günlük uyku saati 3-4 saat bile değilken, Tayip Bey’in yurtdışı gezilerini güya akıllarınca eleştirmeye kalkıyorlar.
***
Ana ve yavru muhalefet eğer gerçekten İktidar gömleğini sırtına giymek istiyorsa, bir kere halkın doğruları ile kendi doğrularını aynı kefede birleştirmesi gerekmektedir.
Halka rağmen halkçılık, Türk’e Türkçülük, Müslüman’a İslamcılık, sosyal demokratlık nutuklarını bırakıp, önce halkın dilinden konuşup, halkın gönlünü kazanma yollarını bir kere öğrenmeleri onlar için ilk öncelik olmalıdır. Tabii ki böyle bir arzuları gerçekten varsa.
****
Bizim Milletin onuru gururu şerefi haysiyeti her şeyden önce gelir.
Gelir gelmesinede, hala dünya milletler aynasındaki resmimizin tahlilini yapmayız.
Vıcık vıcık hamaset kokulu nutuklarla 21. yüzyılın ilk çeyreğine girmek üzereyken, şimdiye kadar neden Kıbrıs meselesini çözemediğimiz, izolasyon duvarlarını aşamadığımız, dibimizdeki komşularımızın hepsi ile nizalı olduğumuzu nedense hiç sorgulamayız.
Hani 21. yüzyıl Türk asrı olacaktı.
Nerde kaldı Adriyatik’ten Çin setine kadar hamaset kokan spreyli nutuklar.
Yıllık 5 bin dolarlık milli gelirle mi asrın yıldızı olacağız.
İşte Tayip Bey bütün bu gerçeklerin ışığında Dünya’yı gezerken aklı fikri bu maküs tablonun değişmesidir, beyninin içindeki Dünyayı dolaşma sebebi.
İşte Tayip Erdoğan bu durumun fevkinde bir lider olduğu için, sırça saraylara kapanıp sabah sekiz akşam beş muhabbeti yapmıyor.
Ya ne yapıyor.
Dünyayı geziyor.
Ülkenin kaynaklarını, birikimlerini, ihraç edip, torunların bebelerin iyi bir geleceğe sahip olmaları için Ülkesinin sanayisine turizmine Pazar arıyor.
***
Muhalefet bu söylemi dahi anlamakta zorlanırken, hala aynı yerinde saymaya devam ediyor.
***
***
ABD, Çin, Rusya, Almanya, Fransa, İngiltere ile kurulan diplomasi trafiği her hal-u karda turistik bir seyahat asla değildir.
Olamaz da.
Yansımaları Kıbrıs ta tecridin kalkması ile daha iyi anlaşılacaktır.
***
Yakın ve orta yakın komşularımız İran, Yunanistan, Suriye, KKTC, ha keza Ermenistan, Azerbaycan, Bulgaristan, İsrail ile kurulan dostluk ve saldırmazlık köprüleri kimin yararınadır. Elbette büyük silah üreticisi dünya tröstlerinin yararına değildir.
***
İslam sermayesi ve Yahudi sermayesinin kime zararı vardır.
***
Uzak doğu ve Avrupa’daki dev yatırımların cinsini cibilliyetini mi sormuşlarda biz soracağız.
***
Afganistan, Arnavutluk, Azerbaycan, Bosna, Malezya, Pakistan gibi ülkeler azıcık strateji ve uluslar arası ilişkiler donanımına sahip herkesin bildiği, bizim için çok büyük önemi olan “mihver ülke” konumunda olan, yakın dost kardeş ülkelerimiz degilmidir.
***
Diğerlerine de bir göz atalım,
Hollanda, , İrlanda, İspanya, İsveç, Norveç, İsviçre, İtalya, Japonya, Belçika, Danimarka,
Birleşik Arap Emirlikleri, Endonezya, Etiyopya, Fas, Filistin, Katar, Kuveyt, Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün, Tunus, Yemen, Bahreyn,
Tacikistan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Gürcistan
Avustralya, Avusturya, Finlandiya, Güney Kore, Güney Afrika, Lüksemburg, Macaristan, Maldiv Adaları, , Polonya, Portekiz, Romanya, Sırbistan, Sri Lanka, Tayland, Ukrayna, Vatikan, Yeni Zelanda,
Bu ülkelerin gezilip ziyaret edilip seçilmesinin ayrı ayrı bir önemi ve anlamı vardır.
Ne yazık ki, Ülkede hala bunu anlamakta zorlanan”…kafalılar” olsa da.
***
www.haberkonya.com