Mavi Akım Projesi, Rusya ile Türkiye arasında direk yoldan doğalgaz alımını sağlayacak. Bu proje Rusya, İtalya ve Türkiye arasındaki işbirliğini ve dostluk bağlarını daha da güçlendirecektir. Putin, Berlusconi ve Erdoğan zirvesinden güzel haberler ve gelişmeler gelmeye devam edecek. Türkiye, enerjiye duyduğu gereksinimi, değişik kaynaklardan karşılamak istiyor. Mavi Akım bu hedeflerden yalnızca biri. Mavi Akım Boru Hattı Rusya ve İtalya ile başlatılan işbirliğinin ilk ürünü. Yaklaşık 7–8 yıl sonra Karadeniz üzerinden dev Rus ve Kazak petrolünün Akdeniz’e akıtılmasını sağlayacak olan Samsun- Ceyhan Boru Hattı Projesi, petrol pastası içinde ikinci ürün olacak.
Samsun-Ceyhan Boru Hattı, Boğazların tanker trafiğini de rahatlatacaktır.
Yakın bir gelecekte Irak, Azeri, Rus ve Kazak menşeli petrol Ceyhan’a gelmiş olacak.
Türkiye, İtalya ve Rusya’nın birlikte bir uzlaşma sağlaması ile, bu hattan akıtılacak 30 milyar metreküpten fazla petrol getirim ve nemasından her üç ülke de istifade edecek. İtalya’nın dünyanın en büyük petrol rafinerilerine ve petrol işleme teknolojisine sahip olması bu pastadan alacağı payın varlık sebebi.
***
Rus ve Kazaklar, petrolün asli sahibi olarak bu pastadan nemalanırken, İtalyanlar ise bu teknolojiye sahip olmanın avantajını kullanıyorlar. Bizim nemalanma sebebi hikmetimiz de, tamamıyla jeo-stratejik üstünlüğe dayanıyor. Vaktinde Lozan ve Montrö görüşmeleri yüz yıllar sonrası hesap edilerek yapılsaydı, bugün bizim milli gelir seviyemiz İtalya’dan aşağı olmazdı. Bugün boğazların rantından Türkiye’nin yeterince istifade ettiğini kimse söyleyemez. İşte bu anlayışın idrakinde ve fevkinde olan Başbakan Erdoğan, ufku ve vizyonu olan bir lider olarak önümüzdeki yıllarda milli gelir çıtasını 10 bin dolar olarak belirlemiş.
***
Başbakan Erdoğan ''Hedef milli gelirde 10 bin doları yakalamak, bunu unutmayın! 10 bin doları yakalayan Türkiye’yi bundan sonra yakalayana aşkolsun. Göreceksiniz bunu göreceksiniz!'' sözüne şu gerçekleri de ekliyor: ''Benim doğum tarihim 26 Şubat 1954.'' Erdoğan, doğum tarihi ile 3 Kasım 2002 arasındaki 48 yıllık süreçte Türkiye’de kurulan yabancı sermayeli şirketin 5 bin 584 olduğunu belirterek, bugün bu sayının 11 bin 622’ye ulaştığına ve yabancı sermaye ile milli gelir arasındaki doğru orantıya da vurgu yapıyor