Ülkemizde gerilimsiz bir gün geçirmek mümkün değil gibi. Ne zaman , “şükür bu gerginlik de bitti, biraz rahat edeceğiz” diye düşünsek, ertesi sabaha yeni bir gerginlikle uyanıyoruz.
Sanki Türkiye’de özel gerginlik gündemi oluşturmak için görevlendirilmiş kişiler var. Anlamak mümkün değil. Şöyle bir geriye dönüp, hafızamızı zorladığımızda gerginliklerin sağ-sol, alevi-sünni, Türk-Kürt, laik-antilaik çatışmalarından kaynaklandığını görürüz. Şükür, SSCB’nin yıkılmasından buyana sağ-sol çatışmaları artık yok. Alevi-sünni çatışmaları ise dönemsel bazda süreklilik arz eden modası geçmeyen çatışma gündemlerimizden. Gerginlik Üretme Mühendisleri yeni bir gerginlik nedeni bulamadıklarında bu joker gerginlik gündemi hemen devreye sokarlar. Gerginlikten uzak günümüz olmasın diye...
Türk-Kürt çatışması ise son 30 yılın en gedikli gerilim gündemlerinden sayılır. Her iki kesimde dışarıdan körüklenen bu tehlikeli gerginlik ateşine atlamadan edemez. Sonuçta olan her iki kesime de olur. Her iki kesimde aynı ateşte yanar durur.
Laik-antilaik çatışmaları ise entellektüellerin çatışma gündemi. Kendilerine göre az önce bahsettiğimiz çatışma gündemlerini seviyesiz bulan bu kesim ise, daha üst perdeden kılıç sallar. Saatler süren kavgalı tartışma programları halkı uykusundan ederken, köşe yazarları sütunlarını sık sık bu gündemle süslerler. Zavallı halk ne yıllar boyu izlediği televizyon programlarından bir şey anlar, ne de okuduğu köşe yazılarından. Bu kadar büyük kavgalara yol açan laikliği, sokağa çıkıp sorsan, kimse ne olduğunu bilmez. Halk bilmemekle haklıdır, çünkü tartışmanın kalemşörleri de ortak tanım noktasında henüz bir konsensüs sağlayabilmiş değiller maalesef.
İşte bu gına getiren çatışma gündemlerinden tam da kurtulmuşken, karşımıza bir rektör Aşkın meselesi çıktı. Konu yargıya intikal eden bir mesele olduğu halde, o kadar büyütüldü ki, az önceki çatışma gündemlerinin mimarları, mal bulmuş mağribi misali silahlarını kuşandıkları gibi konunun üzerine atlayıverdiler. Konu yine farklı mecralara çekildi. Emin olunuz ki, taraflar yine haftalarca, aylarca tartışacaklar, çatışacaklar. İşin sonunda yargı süreci tamamlandığında, koparılan toz ve dumanın içerisinde kimse kesinleşen karara dönüp bakmayacak. Çünkü sorun rektör Aşkın sorunu değil. Sorun az önce bahsettiğimiz çatışma özlemi. Ve yine yargı kararından sonra halka dönüp sorduğumuzda, konuyla ilgili hiçbir şey anlamadıklarını söyleyecekler.
Zaten bu satırları size ulaştıran ben de anlayabilmiş değilim. TÜSİAD’ın yargıya intikal etmiş bir konuyla bu kadar ilgilenmesi niye? Buna karşı kendileriyle hiçbir ilgisi olmadığı halde, hükümetin bu açıklamalardan rahatsızlık duyması niye?
Burada tebrik edilecek birileri var elbette. Gerginlik Üretme Mühendisleri gayet başarılı. Bu son görevlerini de başarıyla tamamladılar. Önce gerginlik oluşturabilecek bir sebep buldular. Ardından toplumu ikiye ayırdılar. Röktörü destekleyenler, hükümeti destekleyenler. Sanki rektörü destekleyenler hükümet karşıtıymış gibi iyi lanse edildi. Ve maalesef , hükümet de bu basit oyuna geldi. Eee, ne diyelim. At binenin, kılıç kuşananın.