|
|
|
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine daha bir buçuk yıl kadar süre var. Türkiye’nin siyasi istikrara ihtiyaç duyduğu bir dönemde, sanki tam da zamanıymış gibi, ortaya yeni Cumhurbaşkanı kim olacak tartışmaları atıldı.
Hatırlanacağı gibi, 28 Şubat döneminde, Cumhurbaşkanı ve TBMM başkanının yurt dışında olduğu bir dönemde, Cumhurbaşkanlığına Fazilet Partisinden TBMM başkan vekili olarak Yasin Hatipoğlu’nun vekalet etmesi gerekiyordu. Malum medya eşi başörtülü olan birinin Cumhurbaşkanlığına vekalet edemeyeceği konusunda kıyametleri koparıyordu.
O günler geldi geçti. Şimdi herkes o dönemdeki yaşananlara gülüp geçiyor. Ve basit gerekçelerle Türkiye’nin nasıl gerildiğini , gerginliğin faturasının ise hepimize çıktığını herkes çok iyi biliyor.
Şimdi o günler geride kaldı. Yeni bir iktidar var. Yıllar sonra koalisyon hükümetlerinden kurtulduk. Siyasi istikrar sağlandı. Ekonomimiz çok iyi. Enflasyon hayal dahi edilemeyecek seviyelere düştü. İhracat rekora koşuyor. Borsa her gün ayrı bir rekor kırıyor. Türk parası daha değerli. Fabrikalar neredeyse tam kapasiteyle çalışıyor. Ülkenin geneline yakını geleceğe daha bir umutla bakıyor. Şimdi Cumhurbaşkanlığı seçimlerini gündeme getirmenin sırası mı? Elbette değil
Pekiyi yapılmak istenen ne?
Kamuoyu araştırmaları göz önünde . Yapılan anketler herkesin malumu. Halkın Ak Partiye desteği devam ediyor. Hem iktidarda olup, hem de halk desteğini canlı tutmak kolay iş değil. Şimdiye kadar iktidara geldikten sonraki dönemde oylarını bırakın artırmayı, sabit tutan bir parti olmamıştır. Rahmetli Özal’ın partisi dahi ikinci seçimde oy kaybına uğramıştı.
İşin muhalefet kanadında ise işler tersine gidiyor. CHP yeni bir ilke daha imza atarak, muhalefette dahi puan kaybediyor. Muhalefetteki diğer partilerde ise gözle görülür bir canlanma yok. Yapılan tahminlerde MHP’nin barajı aşabilme ihtimalinin belirdiğini, diğer hiçbir partinin bırakın yüzde 10’u, yüzde 8’den fazla oy alamayacakları gözüküyor.
Ak Parti ve CHP, herhangi bir erken seçimden de bahsetmemektedirler. Belki de tarihinde ilk defa Bütçe görüşmelerinde liderlerden hiç birisi erken seçim çağrısı yapmadı.
Bu durumda yapılmak istenen Ak Partiyi oldukça yıpratmak. Bu tür söylemlerle başabakan ve hükümet üyelerini çileden çıkarmak ve gerginlik oluşturarak puan toplamak. Bu nedene Ak Partinin biraz daha dikkatli olması gerekiyor.
Tabi bu arada Ak Parti’nin içindeki çürükler de ortaya çıkmaya başladı. Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça bu çürüklerin sayısında artış görülebilir.
İktidar kalmak, iktidar olmaktan daha zordur. Ak Parti kurmaylarının iktidarda kalma sürelerini uzatmaları için sağduyuyla hareket etmeleri, sabırlı olmaları ve sinirlerine hakim olmaları gerekmektedir. MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin beklenmeyen bir şekilde, çadırda yapığı değerlendirmede söylediği “3 kasımda seçim var” şeklindeki sözleri MHP’ye pahalıya mal oldu.
Süreç normal seyrinde devam ederken, zamanı geldiğinde kimin Cumhurbaşkanı olduğu benim için hiç önemli değil. İster Erdoğan olsun, ister Ak Partiden birisi olsun, ister muhalefetten birisi olsun , yeter ki siyasi istikrarsızlık olmasın, yeter ki, başörtü alet edilerek Türkiye kaosa sürüklenmesin. Çünkü güçlü bir ülkeye bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin ihtiyacı var.
|
Köşe Yazısı
Hakkındaki Yorumlarınız
|
Yazarın Tüm Yazıları |
|
|
|
|
|
|