Milletlerin ve Devletlerin hayatında yönetici elitlerin üstlendiği misyonda, en büyük sorumluluk yönetici rical’e aittir. Yönetim biçimleri içinde Demokrasi’yi tercih etmişiz ve millet olarak benimsemişiz.
Burada demokrasinin nimetlerini külfetlerini yazmaya kalkarsak konuyu dağıtırız.
Netice itibariyle ana başlıklar altında ifade edersek, aslında demokrasi gelişmiş kalkınmış millet ve devletlerin tercihidir. Tercih kullanmada belirli seviyelere gelmiş toplumlar, doğru karar alma ve doğru karar verme sürecinde sıfıra yakın hata yapma hasebiyle demokrasi elitlerin rejimidir de denilebilir.
Ben şahsen kültür ve medeniyette üst skalada yer alan toplumların karar mekanizmasının doğru işlediğine inanırım.
Bu durumun tersinde ise aksi olan mantık geçerli olur.***
Şimdi gelelim esas konumuza.
İstikrar meselesi niye bu kadar çok önemlidir.
İstikrar ve kararlılık devletlerin gelişmişlik faktörünün hatta bekasının en temel unsurudur.
Saat gibi tıkır tıkır işleyen bir sistem her zaman her disiplinde tercih nedenidir.
Çünkü düzgün, oturmuş, sorunsuz hedefine doğru giden bir ilerleyiş içindedir.
Nerde hangi noktada ne zaman ne yapılacağını önceden kestirmek mümkündür.***
Finansal istikrar, ekonomik istikrar, siyasi istikrar ve sosyal statü ve kişilikte istikrar gibi kavramlar her disiplinde olmazsa olmaz gerekliliklerdir. Buralarda oluşabilecek zikzak ve tereddütler, siyasi stratejik ve ekonomik planlama süreçlerinde karar alma ve verme durumunda olan kimseleri ciddi sıkıntılara düşürür. Geçmiş dönemlerde biz bu durumları çok kötü tecrübeler edinerek yaşadık.
***Siyasi İstikrar kimin işine gelir?
En başta devlet ve ona bağlı teba’nın yani günümüzün ifadesiyle birey’in çıkarınadır.
Devletlerde bireyler gibi sıkıntı ve zafiyetler geçirir, devletlerin hayatında bu durumlar olağan sayılır. Sebepler analiz edildiğinde görülür ki; Siyasi İstikrarsızlık en büyük yıkıcı amillerin başında gelir.
***
Konumuzu ülkemiz üzerine teşmil edersek, mevcut durumu yani ülkenin konum ve gücünü bir başka birbirine denk ülke ile kıyas etmeye kalkarsak bizim skalamız en azından ekonomik gelişmişlik noktasında üst veya orta sıralarda değildir.
Niye kendimizi dev aynasında görelim.
Niye kendimizi bulunmaz Hint kumaşı sanalım ki.
Bizim şartlarımız ortada değilmidir? Birçok sahada hala dışa bağımlılıkta risk bölgesinde degilmiyiz? Gerçekleri gizlemek ancak iyileşme nekahet döneminde olan hastaların belki moraline iyi gelir.
Aksi halde hiçbir zaman akil adamların işine gelmez.
Türkiye’nin gerçeği bana göre siyasi istikrarsızlıklarda aranmalıdır.
Cümlemizin başında dediğimiz gibi Demokrasi bir yaşam biçimidir
Kimin hangi tip toplumların yaşam biçimidir.
Gelişmiş ve kalkınmış medeniyet ve kültürde mesafe kat etmiş ülkelerin yaşam biçimidir.
Demokrasilerde halk ile hükümet arasında yapılan sened-i ittifaklar niçin zamanında neticelenmemiştir. Toplumla devletin yönetici eliti olan hükümetler arasında seçim meydanlarında yapılan toplum sözleşmelerine neden vefa gösterilmez, itibar edilmez.
Niçin Türkiye bugün hala ortalama hükümet etme süresinde 17 ay ile skalanın alt noktası konumundadır. Yazık değilmidir bu Ülkeye. Her canı sıkılan her siyasi parti grubunun baş’ları bunu bilmiyorlar mı? Türkiye eğer demokrasi ile yönetiliyorsa, devletin yazılı kuralları varsa ve bu meclis aritmetiği bu kurallar bütünü ile oluşmuşsa ve bu yapının değişimi 5 yılda bir yapılacaksa ne diye güreşte yenilmiş pehlivanlar gibi ikide bir minder de minder denir anlamak güç gerçekten. İstikrar her alanda istikrar bu ülkenin gelişmesi kalkınması ilerlemesi için şarttır. İstikrarı bozacak her türlü oluşum ve girişim bu ülkeye yapılabilecek en büyük bir darbedir. Ülkemizin kalkınmasını ve gelişmesini istiyorsak yabancı devlet ve milletler karşısında eziklik duymaktan bıktıysak yapacağımız şey toplumsal sözleşmeye vefa göstermektir. Seçimlerin 2007 yılı son baharını beklemektir.
Demokrasiye saygı toplumsal sözleşmeye saygı ve sonrası sandık tabi vaktinde olursa değer kazanır.