Özel günlerle aram hiç yoktur. Öyle ki kendi doğum günümü unuttuğum bile olmuştur. Eş dost sağ olsun hatırlatmasalar, bir yıl daha yaşlandığımı anlamam mümkün değil.
Uzunca bir süredir memleket insanı bu özel günlerle ilgili iyiden iyiye takıntılı olmaya başladı. İşler kolaylaştı ondan mı, yoksa nisa taifesi moderniteyle birlikte uyandı da erkek milletini terbiye mi ediyor? Henüz çözemedim ama, yinede bu özel günler duyarlılığını iliklerimize kadar hissetmeye başladık.
Misal sevgililer günü: Bu hikayeyi hepiniz bilirsiniz. Aziz Valentin diye bir hayır sever arkadaş, evlenmenin yasak olduğu Roma döneminde, genç aşıkları evlendiriyor. Hıristiyan dünyası öyle bizim gibi devlet ti, papazdı diye nikah çelişkisi yaşamadığından genelde papazlar bu işi üstlenmiş. Her neyse bu ara bilgiydi. Araya laf karıştırmayalım. Bu aziz efendi seven fukaraları hayrına evlendirirken idam ediliyor.
Dönemin Roma imparatoru yazmaya çizmeye pek meraklı olduğundan o tarihi de kayıt düşüyor bir yerlere.
Biz İstanbul’u fethedip yeni yeni çağlarla insanlığı tanıştırınca, haliyle dünya değişiyor. Hıristiyan dünyası da bu kahraman azizinin de ölüm yıldönümünü sevgililer günü ilan ediveriyor.
Aslında bir rivayete göre batıda yani Avrupa bu günü Aziz Valentin günü diye kayıt düşmüş ve hala öyle kullanılırmış. Ama bizim ahali biraz ters olduğundan “ya bu aziz de neyin nesi kardeşim gelin bunu kaldıralım” diyecekler diye aklı eren birkaç uyanık bu günü sevgililer günü ilan etmişmiş. Hatta bu uyanıkların Eminönü'nde gül satıcıları olduğu da bir başka rivayet. Hayır burun kıvırmayın, araştırdım da söylüyorum.
Benim aslında sevgililer günüyle falan alıp veremediğim yok. Ben bu günlerle ilgili açılan istihdam alanları ve katma değerle ilgileniyorum.
Bu günlerde iyiden iyiye şüphem arttı. Şu GSM şirketlerinden bahsediyorum canım. Benim kanaatim bu şirketler bu özel günler için özel personel istihdam ediyor. Misal Mevlit Kandıli mi, orda bu işlerde uğraşmış ilahiyat kökenli, şair mizaçlı bir arkadaş çalışıyor. Bu arkadaş alıyor eline klavyeyi, başlıyor türetmeye.
Bu işlerde hassas birkaç kişiye çekti mi mesajları, Türkiye yi dolaşıveriyor.
Bu Selo reklamlarında arka fonda, zati bu tipte birkaç kişi denk getirdi gözüm, ama emin olamamıştım. Nihayet gelen birkaç mesajın izini sürüp kaynağının olmadığını görünce şüphelerimin haklı olduğuna karar verdim. Biraz masraflı oldu ama ahali bilgilensin diye feda ettik artık kırmızıları. E Uğur Dündar olmak kolay değil. O yolda sağlam ilerliyorum.
Bakın sadece kandil değil, sevgililer günü, kandil, bayram, yeni yıl, vesaire vesaire. Ortaya ne kadar çok mesaj çıkıyor değil mi? Bütün bunları üst üste koyduğumuzda piyasada dolaşan rakamlar iyisinden bir yekün tutuyor elbet.
Bu işlerde ikinci bir hile daha keşfetmiş durumdayım. Malum internet alemi dizginden atmış koşar adım bir yerlere doğru gitmekte. Hani bazen diyorum. NASA’dan falan bir adam gelip bizim internet kafeleri gezse bizden aklı çıkar. Bu Türkler kafelerde gizli gizli uzay gemisi yaptırıyor. Bir sürü bilgisayar uzmanı kfelerde yazılım yapıp chat yapıyor süsü veriyor falan diye düşünür. Bilmiyor ki bizim millet uzay derinlikleri yerine nette bulduğunun kalbini fethetmekte. Bu yolda kaç Türk genci telef oldu bilmem, ama bir yerlere toslamamız yakındır.
Bakın bu internet uyanıkları ne yapıyor muş. Hani şu bilmem kaç kişiye gönder de dileğin gerçekleşsin mesajları varya. Sağlam 100 kişiye gönderiyorlarmış bunları. Ondan sonra oturuyorlarmış bir köşeye, geriye dönen mesajları toplaya toplaya giden mesajlar bir gün kendilerine döndüğünde ellerinde oluşan hatırı sayılır mailleri satıyorlarmış. Vay be dedim. Yeni keşiflere hep saygı duymuşumdur. İşin aslı bizim milletten korkmaya başladım biraz. Belki uzay üssü yapamayız ama bulduğumuz hilelerle bir gün amerikanınkini ele geçiririz. Öyle çok çalışmaya falan gerek. Rahat olun, yüreğinizi ferah tutun.