Bugün tahlillerle sonuçlarla fazla kafa yormayalım, gelin birlikte biraz futuratdan gelecekten öngörülerden bahsedelim. Kim neden memnun veya memnuniyetsiz olur bağlamında insan ve ülke parametrelerini muhayyile’nin makro planında ele alalım. Hadi bakalım kolay gelsin yolculuğumuz.
Konu sohbet havasında olacağı için konuyu ele almaya niye gerek duyduğumu da anlatayım.
Orta mektepte okurken Rahmetli Burhan Felek Üstadın köşe yazılarını okur, anlayabildiğimiz ölçüde yazdıklarından bir mana çıkarmaya çalışırdık.”Şeyh-ül Muharririn” unvanını hakkiyle almış üstadı bu vesile ruhuna bir fatiha gönderip yâd etmiş olalım.
Üstat, yazılarında konuya esas olan çevre, insan, ortam ve tarihi bağlantıları güzelce yerli yerince işler fıkralarıyla da taşı gediğine koyardı. İnsanları sosyal statü ve dünya görüşlerine göre “kahve muhabbeti ”tadında konuştururdu.
***
Konumuza sadede gelirsek, hani futuratdan bahsedecektik ya.
Bu “ya” söylemi her gün sabah yazılarını ilk okuduğum gazeteci büyüğüm Uğur Özteke’den bize sirayet etmiş olsa gerek. Onunda kulağını çınlatmış olalım bu vesile ile.
***
Bir ülke düşünelim. Siyasi ve ekonomik sahada istikrarı sağlamış, komşularının kendi siyasi dünya görüşlerine bakmaksızın yakın çevresi ile sıcak ilişkiler geliştirmiş, bulunduğu bölgenin coğrafi şartlarını doğru biçimde değerlendirmiş, aktif politik taktikler geliştirebilmeyi başarmış, daha önceki dönemlerinde düşmüş olduğu kendi coğrafyasında tekrar vücut bulup ayağa kalkacağına inanmış bir ülke olsun. Ülke denilince bireyiyle mevcut devletiyle coğrafyasıyla kültürüyle böyle bir ülkeyi kafamızda canlandıralım.
Bu ülke, ideallerine kavuşmak için de bir hayli mesafede almış olsun.
Milli geliri artmış, insanlarının hayat standardı yükselmiş, insan hakları ve demokrasi kültürü yerleşmiş, istikrarı her sahada gün geçtikçe kökleşmiş, ekonomisi büyümüş, dış politikadaki gücü ve söz dinlenilirliği eski şan ve şöhretine benzemese de bir öncekinden daha iyi olmuş olsun. Böyle bir ülkeyi düşünelim. Kendi coğrafi bölgesinde, dini ve kültürel farklılıkları bir kültürel zenginlik kabul edip, birilerinin kurgulamak istedikleri kin ve nefrete, medeniyetler çatışmasına fırsat vermeyen bir ülke düşünmeye devam edelim.
Diğer tarafta savunmacı, içe kapanık, her şeyden ve her sözden tedirgin olan, inisiyatif kullanmaya kalktığında on kafadan on ses gelip, üç ileri bir geri adımlar atan bir ülkeyi tahayyül edelim. Şimdi yine düşünelim “biz bu ülkenin geleceği için, kökü dışarıda olanların dümen suyuna göre yol, irade ve tavır almayız” tercihini anlamaya çalışalım. Hadiseyi bu tercih ve bu yön ve zaviyeden görenleri memnunlar kategorisinde mütalaa etmek mümkün olabilir kanaatimce. Organik olarak aklı fikri zikri midesi dışa bağımlı olanların tercihi doğal olarak bu ülkenin menfaatlerinin aksi yönünde elbette farklı olacaktır. Menfaatleri zedelenen belli güç odaklarının bu durum karşısında ne yapmalarını beklersiniz
Belli güç odaklarının sözcülüğüne soyunanlar elbette olayları, gelişmeleri yorumlarken kanaat ve yargıları akıl gönül aidiyetinden bağından ziyade göbek kordonu yönünde oldukları hemen görülecektir. Efendilerinin sözleri dışına çıkıp kendi özgür dünya görüşleri kapsamında yorum ve değerlendirme yapmayacaklardır. Muhalif kalarak doğruyu görüp hakkı teslim edenler bu tasnifte müstesnadır. Muhalif kalınarak da doğru şeyler yapılabilir. Bu da muhalefet etiği olarak ayrı bir yazı konusudur.