Pazartesi akşamı bu ilginç cümleyi kırmızı koltuğa kurulup elindeki çamuru sağa sola sıvayıp duran Doğu Perinçek’ in karşısındaki boş duran süt beyaz koltuğun üzerinde gördüm.
M-Anasol Hükümeti yeni RTÜK yasasını tasarı olarak Meclis gündemine getirdiğinde, tasarıya karşı en büyük tepkiyi gösterenler arasında bende vardım. Gerek Konya’da ki yerel kanallarda, gerekse gazetemdeki köşemde, tasarının yasalaşması halinde olabilecekleri anlattım durdum günlerce.
Yüksek para cezaları ve sunucuya verilebilecek ekrana çıkmama cezaları adeta kabusumuz olmuştu. Ancak şu güne kadar bu cezaların hiç verildiğine şahit olmamıştım. Ta ki pazartesi akşamına kadar.
Star TV de yayınlanan “Kırmızı Koltuk” programında Doğu Perinçek var konuk olarak ve her zamanki üslubuyla herkesi hain ilan ediyor. Ancak karşısında Can Ataklı yok.
Hayret!
Öğrendim ki ceza almış Can bey.
Aslında benzeri bir şaşkınlığı az önce de yaşamıştım.
Televizyon kanallarının en çok izlenilen programları haberleridir.
Star TV de haberlerin yayınlandığı saatlerde dikkat kesilirim. Bakacağım ki “bugün Cumhuriyet için ne yapmışlar.” Ama o da ne! Haber saatinde haber yerine bir kız çocuğu oyana bu yana koşuşturup, elini bir o suya daldırıyor, bir bu suya.
Şaşkınlık içerisindeyim. Hemen neler oluyor diye aranıyorum. Sağ alt köşede bir not, “ana haber bültenimiz cezalı olduğundan, RTÜK tarafından hazırlanan bu programı izliyorsunuz.”
Hay aksi, gülsem mi ağlasam mı?
Basının ceza almasına kesinlikle karşıyım. Ancak; basın organlarının sahipleri tarafından tetikçilik ve propaganda aracı olarak kullanılmasına da karşıyım.
Düşünün bir kere; bir adam var. 5 milyar dolar civarında parayı buhar etmiş, yutmuş.
Para kimin?
Ahmet amcanın, Ayşe teyzenin.
Bununla da yetinmemiş, devlete, dolayısı ile millete ait şirketlerin işletim hakkını almış ama oradaki, senin benim paramı kendi çıkarı için, siyasi çalışmalarda harcamış. Sonra da çıkıp “benden korktukları için bu şirketleri elimden aldılar.” diye tepinip durmuş.
Bu kadarla kalsa iyi “yaptım ama bir sorun niye yaptım.'' diyerek “verin geri şirketlerimi görün nasıl ödüyorum paraları” türünde bir tiyatroyu sahneye koymaya başlamış, bakmış ki tık yok. “amanın millet koşun cumhuriyet elden gidiyor” diye sağa sola mesaj yollamiş.
Orhan taşanlar vardı hatırlar mısınız? Bursa valisiyken imam hatipli kızlara kök söktürmüş, “bu kıyafetler laikliğe aykırı.'' deyince, en büyük laik vali ilan edilmişti. Sonradan Bursa’da ayrılınca foyası ortaya çıktı. Usulsüzlükler ve yolsuzluk dosyaları patır patır dökülmüştü arkasından.
O günleri hatırlattı bu iş bana. Hani meşurdur ,Hey millet cambaza bakın! hikayesi.
Cumhuriyeti sahiplenenlere bakınız dostlar.
Adama demezler mi “be kardeşim, bu cumhuriyeti çeteler, hırsızlar, fil dişi kuleleri sakinleri ve geniş hörgüçlü efendiler mi kurdu?
Bu cumhuriyeti Atatürk’le omuz omuza cephede kanını döken milletin dedeleri ve bu milletin iradesi kurdu.
Cumhuriyetimin savunmasını yeri geldiği zaman biz sandıkta, meydanda en alasıyla yaparız.
Ev sahibi biziz. Yavuz hırsızların yaygarasına gerek yok.