:. Haberler
  Bilişim
  Dünya
  Eğitim
  Ekonomi
  Kültür Sanat
  Politika
  Sağlık
  Spor
  Yaşam

  :. Gruplar
  Hava
  Söyleşiler
  Yazarlar

DUYGU YÖNETİMİ 
Abdullah Öksüz   ( abdullah_oksuz@hotmail.com )


Yönetim kavramı içerisinde genelde herhangi bir organizasyonun sevk ve idaresi aklımıza gelir. Oysaki yönetimin içerisinde sosyal ve psikolojik değerler de yönetilmesi gereken kavramlar olarak yerini almıştır. Bu iki kavramın organizasyonel yapılardan önce yönetilmesi ve yönlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Bireylerin kendi dış dünyaları için bağlayıcı hükümler içeriyor görünen yönetim, temelde insanların irade kontrolü ve kendi iç yönetimiyle başlar diye de düşünüyorum. Bunlardan bir kaçını sıralayalım; coşkuların yönetimi, korkuların yönetimi, nefsin yönetimi, cesaretin yönetimi, sevginin yönetimi…
Tüm bunlar ve ilave dilebilecek diğer bir çok duyguların hepsi bir bütün olarak hayatın yönetimi kavramını tamamlıyor değil mi?
Yönetimi; iradenin ve kaynakların hedef ve gayelerin gerçekleşmesi amacıyla istenilen yöne organize bir şekilde yönlendirilmesi diye izah edebiliriz. İrade ise; sınırları bilmek ve sınırları koruyabilme gücünün varlığıdır. Yani gerekeni gerektiği kadar, gerektiği zamanda,gerektiği şekilde ve gerektiği yerde ifa edebilme kabiliyetidir diyebiliriz.
İradeyi ve dolayısıyla yönetimi güçlü kılan unsur; kaynakların bilgi, birikim ve tecrübelerle yönlendirilmesidir. Bilge kişiliği ile düşünce dünyamda büyük izleri olan bir liderin dediği gibi; Hepimiz bilgimiz, birikimimiz ve idrakimizle yaşamımıza yön vermiyor muyuz?
Yazılarımla ilgili dostlarımdan en fazla eleştiri aldığım “girizgah bölümünün uzunluğu” hatasına yine düştüm galiba ama sanırım bu sefer konuya da giremeden yerimiz dolmuş olacak. Yine de irade ve yönetim kavramları üzerine mülahazalarımıza nokta koyarak duygulara ve duyguların yönetimine dönelim.

Zaman zaman coştuğunuz olur kabınıza sığmazsınız ve engeller bile sizin için birer sıçrama taşı olur…
Zaman zaman korkularınıza esir olur ve sinmek istersiniz, yalnızlığa koşmak gelir içinizden ama neredeyse yalnızlıktan da korkarsınız…
Zaman gelir hislerinize dur diyemezsiniz ve kapılır gidersiniz onların peşine. “Hırsınızla hisleriniz hiç esir almaz mı sizi?…”
İnsan nefsi… Evet, an gelir dostunuzdur an gelir söz geçiremediğiniz bir canavar…
Cesaretin önünde engeller mi durabilir sizce, hep yeni atılımlarınızı, ilk adımlarınızı yeni başlangıçlarınızı cesaretinize borçlu değil misiniz sanki?...
Ya sevgiye ne demeli… İçiniz titrer, sımsıcak duygular çağlar yüreğinizde… Koşmak, kavuşmak istersiniz. Bazen özlemek, bazen özlenmek, bazen kazanmak bazen kaybetmek vs… ne doludur değil mi sevgi sözcüğü… Bazen bir çocuk bazen iyi bir para, bazen makam bazen güzel bir bayan, bazen ise onun en kutsal olanı ilahi aşk…
İşte size hayatın en hoş ve derin duygularından az bir demet…
Biz bu duyguları nelerle ve nasıl ifade ediyoruz, onları hangi kaynaklarla ve nasıl yönlendiriyoruz veya yönetebiliyoruz? Ya da yönetebiliyor muyuz acaba hiç düşündük mü?
Duygularımız; insan olmanın, insaniliğin bir sermayesi iken biz onu ne kadar saf ve duru tutabildik hayatımızda hiç düşündük mü?
Duygularımızın kaynaklarını sorguladık mı hiç? Yoksa siz de bazen engel tanımaz bir sel olup coştunuz, ya da yeşil bir vadide akan, toprağın bereketiyle tohumlara can veren bir hayat iksiri mi oldunuz? Yoksa yoksa durgunluğu seçip kendinizi kirlenmeye mi mahkûm ettiniz ne dersiniz?
Evet, yönetilemeyen hiçbir duygu ve organizasyondan pozitif değerler üretebilen olmuş mu?
Yönetilemeyen bir yönetilesi olmanın dağınıklığını sorguladınız mı hiç?
Yoksa varsın aksın kendi yolunu bulsun diyerek akıntılara bırakıp akan su içerisinde kıyılarla zaman zaman buluşmalarınızda hep yıpranan taraf olarak deryaya ulaşmayı mı bekliyorsunuz?


Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız ( Toplam 1 yorum yapılmış )

ademoğlu [ 2006/03/07 14:55 ]
yüreğinize sağlık...

 


Yazarın Tüm Yazıları
 2006.09.13 -  Cesaretin kaynağı...
 2006.08.29 -  Olan biteni anlamak
 2006.08.01 -  Sonuç mu? Süreç mi?
 2006.07.18 -  Dünyanın uslu vatandaşı olmak...
 2006.07.11 -  Konya'nın fırsatı
 2006.07.04 -  HAYATIN DALGASI
 2006.06.28 -  DEVLET OLMAK VE GELİŞİM
 2006.06.06 -  GÜNCELİN MALİYETİ
 2006.05.30 -  Üstad hiç bir yerde böyle anılmadı
 2006.05.23 -  SOBE
 2006.05.16 -  X İLİŞKİLER
 2006.05.09 -  YA NEREYE DÖNECEKLER?
 2006.04.25 -  GÜÇLERİN HESABI
 2006.04.19 -  O’NA DAİR…
 2006.04.11 -  GÜÇ VE CESARET…
 2006.04.04 -  DOSTLARA SELAM
 2006.03.21 -  GÜÇ VE KORKU
 2006.03.14 -  KONYA’YI KONUŞMAK…
 2006.03.07 -  DUYGU YÖNETİMİ
 2006.02.21 -  BİZ ONLARDAN DEĞİLİZ…
 2006.02.14 -  İfade Özgürlüğü mü İftira Özgürlüğü mü
 2006.01.25 -  TOPLUMSAL GRİP
 2006.01.05 -  YILBAŞI KUTLAMALARI VE KÜLTÜR
 2005.12.15 -  Kimlik parçalanması ve Aidiyet bütünlüğü
 2005.12.05 -  Kavram kargaşası ve niyet okuma
 2005.10.10 -  Köşeler mi Köşe Taşları mı
 2005.09.12 -  SİZ HİÇ DOLMUŞA BİNDİNİZ Mİ?
 2005.09.05 -  hayata ilk sesleniş:ANNE
 2005.08.16 -  DEĞER İKTİDARI MI? BİREY İKTİDARI MI?
 2005.08.08 -  CANAVARLARLA BARIŞMAK
 2005.07.23 -  Zamane Hainleri ve Tarih Bilinci…
 2005.07.07 -  ERDEMLİ OLMAK MI?
 2005.04.29 -  HAYATIN ÖZNESİ OLMAK…
 2005.03.01 -  Sevgi Medeniyetinin Başşehri...
 2004.12.25 -  Manzara Hayatlar ve Ressamlar...
 2004.12.18 -  Sevgideğer Olmak.
 2004.11.26 -  SESSİZ GEMİ…
 2004.11.09 -  Kedilerin Beyliği
 2004.10.30 -  Doğru yönetenler yada yanlış yönetilenler
 2004.10.19 -  Bir Lokma Bir Hırka mı? Daha Fazlası mı?
Aslan Korkmaz gelirken, Tuzcuoğlu giderken…
Lokman Koyuncuoğlu
Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
Mert Aslan
Otur oturduğun yerde
Memduh Nihat Ada
Davos Krizi; Erdoğan milat attı, Perez yavuz hırsız.
Taner Aydın
Affan Dede'ye para saydım
Mustafa Azılıoğlu
Boya boya çek
Huriye Karnap
Her ıslanan anlamaz!
Semra Hoyraz
MÜSİAD Farkı
Aydoğan Deveci
Davos ve sonrası…
Dr.Ali Can
Anlatma Sanatı
Alev Ayyıldız
Yapboz
Nadide Ü.Altıparmak
Göçmen Kuştu Kalbim
Hakan Bahçeci
 

Bu Site Konda İletişim ve Medya Grubunundur.
E-Posta: bilgi@haberkonya.com