Çarşamba akşamı televizyon kanallarında şöyle bir gezdikten sonra yine seyredecek bir şey havasında tam televizyonu kapatmaya hazırlanırken, uzun süre Ankara bürosunda da muhabir olarak görev yaptığım, Kanal–7 takıldım. Nazlı Ilıcak, Nihal Bengisu Karaca, Pınar Türenç, Süleyman Ateş, Sibel Turnagöl. Ancak büyük uğraş sonucu yolları bir araya gelebilecek gibi görünen bir beşli. Masada tartışılan konu Yeni Şafak gazetesinin yaptırıp geçtiğimiz hafta içerisinde okurcularıyla paylaştığı meşhur kamuoyu araştırması. Araştırma sonuçları etraflıca masaya yatırılırken, araştırmada kadın hakları açısından Türk toplumu yanıtlarda bir ikirciklik ortaya koyuyor. Masadakilerde buna yanıt arıyor. Ama önce katılımcıları kısa geçmişlerine bir bakalım:
Nazlı Ilıcak, yılların tecrübeli kalemi 28 Şubat ta ayakta dik durmayı başarabilmiş gazeteci yazar sıfatı taşıyan nadir liberal demokrat simalardan. Aynı dönemde Nazlı Hanım gibi aynı şekilde duruş gösterebilen bir başka hemcinsi gazeteci Gülay Göktürk’ün hakkını da burada teslim etmek lazım. O dönemde ülkede andıçların uçuşup, insanların kamusal alan dışındaki özel ev hallerine bile girilerek fişlenip tasnif edildiği toplum mühendisliği süreci hala hafızalardan çıkmadı. Öyle ki iddia ediyorum Cumhuriyet tarihinde yapılan hiçbir askeri müdahale 28 Şubat post-modern darbesi kadar ne hedefine ulaşmış nede bu dönemdeki kadar at izi, it izine karışmıştı. Peki, izleri hala devam ediyor mu? Belki 1997 deki kadar derin ve aleni değilse de, hala bu ülkenin başbakanı seçkinler eliti tarafından toplumdaki geniş bir yığına zenci muamelesi yapıldığından yakınıyor ise yok diyemeyiz. Geçelim diğer konuklara;
Prof. Süleyman Ateş, eski Diyanet İşleri başkanı, eski 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı, akademisyen. Pek çok kişiye göre Prof Dr. Yaşa Nuri Öztürk’ün farklı bir sürümü. Geleneksel ehli-sünnet vel cemaat akaid anlayışına zaman zaman ters. Halen hayatını Vatan gazetesinde yazar olarak sürdürüyor.
Pınar Türenç uzun yıllar gazetecilik yaptıktan sonra son seçimlerde Anavatan partisinden siyasete girerek almaya çalıştığı yolda gemisinin yelkenini istediği rüzgârla dolduramayınca bu sevdadan vazgeçti.
Nihal Bengisu Karaca, Zaman gazetesindeki yazarlığının yanı sıra Aktüel dergisinde yazarlık yapıyor. İyi bir sosyolog, iyi bir entelektüel, güçlü bir kalem. Kendine özgü bir okur kitlesi oluşturdu. Sibel Turnagöl ise modellikle başladığı kariyerine ses sanatçısı olarak devam ediyor.
Düzeyi iyi ayarlanmış bir forum havasında geçen oturum Pınar Türenç’in kendinden beklemeyeceğim bir şekildeki türban-modernite yaklaşımıyla programın entelektüel boyutu da kalmadı. Pınar Hanıma göre türban yâda baş kapatma tamamen geleneksel muhafazakâr bir durum. Eş zamanlı olarak da varılmak istenen muasır medeniyet çağdaş Türk toplumu görüntüsünden uzak bir duruş. Konuşmaya giren Prof Ateş, “Baş örtmek Kurandaki vazgeçilmez nas’dır. Yani farzdır, namaz kılmak, oruç tutmak gibi kuraldır” deyince Pınar Türenç’in yanıtı, “ Hocam o Kuran’a göre, anayasaya göre biz medeni kanunla yöneltiliyoruz. Buna karşı mı çıkıyorsunuz”. Süleyman Ateş’in yanıtı orada yazana bir şey demedim ama Kuran böyle der. Türenç’in yanıtı o bildik Ortodoks mantıkla kutsallar beni bağlamaz, bağlayana da iyi gözle bakılmaz dayatması. Toplum içinde hiçbir sorun teşkil etmeyen konular siyasal seçkinler tarafından sorun... Bakın Türenç üstelik bu tahammülsüzlük üzerine yaklaşımını hem de liberal sağ görüntülü demokrat elbisesi üzerinden yapıyor. Pınar Hanım bunla da kalmıyor Nihal Bengisu Karaca’nın baş örtme biçimini de siyasi amaçlı anlamını yüklüyor. Arkasından bu başında taşıdığı alamet-i farikası türbanı ile iş bulabilinmesinden dolayı Nihal hanımı tebrik bile ediyor. Nihal Hanım türbanı sorun olmaz ise pek çok yerde başarıyla çalışabileceğini, yeteneklerine güvendiğini belirterek haklılığını savunuyor.
Kim ne derse bu ülkede din hayatı üzerine seçkinler oligarşisinin insanların dini hayatına bakışı hep eli sopalı oldu. Adına da kim ne derse desin Fransız ulusalcılığından çıkma laiklik anlayışına kafam oldum olası hiçbir zaman yatmadı. Acaba bu ülkede İngiliz Anglo-Sakson laisizmi olsaydı bugün bu ülkede gene bunları tartışıyor olur muyduk? Kendi hesabıma söyleyeyim hiç zannetmiyorum
|
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 9 yorum
yapılmış )
|
türbandı sakaldı bıyıktı derken özden uzaklaşıyoruz biraz da kur'anın özüne inebilsek...mesela o muhteşem Rahman Suresi ....'hiç düşünmez misiniz...' ayetiyle (defalarca tekrarlanan) Allah sesleniyor kullarına...ne kadar düşünebiliyoruz? sadece müslümanlar olarak yapay tuzaklara düşüyoruz özden uzaklaşıyoruz... |
|
|
[
2006/05/09 17:38
] |
|
türbandı sakaldı bıyıktı derken özden uzaklaşıyoruz biraz da kur'anın özüne inebilsek...mesela o muhteşem Rahman Suresi ....'hiç düşünmez misiniz...' ayetiyle (defalarca tekrarlanan) Allah sesleniyor kullarına...ne kadar düşünebiliyoruz? sadece müslümanlar olarak yapay tuzaklara düşüyoruz özden uzaklaşıyoruz... |
|
|
|
öncelikle hayırlı olsun
değerli kardeşm
yanlız nacizane bir kaç bilgi dogrusu ortaya koymak isterimki
güdelik siyasal kültürün birer figüranları olan ve adına alim denen kimselerin bilgileri tartışılmazdır fakat alimlklerinden şüphe duymak gerekir.
bu kimselerin beyanlarına temkinli yaklaşmak gerektir
ikinci olarak, türk siyasasını, adepte edilmiş, batı kavramları ile tanımlamaya çalışırken ve aksaklıklarını ortaya koyar ilen yine bir imkan olarak başka bir batılı anlayışa günderme yapmak zannımca başkabir siyasal bunalıma kapı aralamak anlmına gelir.
yorumlarımı son paragrafı sınırlı tutmayı edepten sayarım şöyleki ,
yorumlar şahsidir ve fakat onun dayandığı bilginin hakikat olması kaydıyla
slm |
|
|
sedat
[
2006/03/31 12:49
] |
|
bir inanç duygusunu baskı altına almak kadar ileri gidilen şu günlerde,bu baskıyı kuran kişilerin sözde inançlarının arkasındaki firavunluğu kabul ettirme girişimleri malesef gelenekleşmiş ''Türkler her zaman kendi kendilerini yıkar'' mantığını o kadar güzel destekliyor ki..hala anayasa mı kuran mı kafa yapısından kurtulamayan zihniyetteki cahilliği de,gözü dönmüş bir savaşçı misali düşmanına saldırmasına benzetiyorum..ne yazık ki saldırdığı düşman da kendi kanından kendi atalarından ve en kötüsü de kendi ümmetinden olanlar..yazık ki ne yazık..görmek idamlık mıdır bilmem ama görmemek hak ediyor sanki!! |
|
|
ersal
[
2006/03/31 12:48
] |
|
sSevdaya dair nevarsa gözlerimizde kanadı kırık kuş duygusallığında gönlümüzü kaptırırken biryerlere tv'i kaosunda kaybolup gerçeğe dair nevarsa alzaimer sancısı yaşıyor Grift bilmecelerde kayboluyoruz.Sır telaşında geçen ömrün medya taaruzunda patriot görevi yapan kalemlere Allah Utandırmasın diyorum |
|
|
|
İnsanoğlu doğası gereği mutlaka inancı olan bir varlıktır. Ben inanmıyorum diyen biri bile mutlaka birşeylere inanıyordur. Bütün dinlerdede, ılımlılarla muhafazakarlar veya veya inancı olmayanlar hep görüşlerini birbirlerine kabul ettirmeye çalışırlar. Bu insanlığın varoluşundan beri süregelen ve budan sonrada kıyamete kadar devam edecek olan bir olgudur. Allah , bütün canlıları farklı yarattığı gibi insanları da düşünsünler ve doğruyu bulsunlar diye farklı yaratmıştır. Önemli olan farklı fikirler değil , farklı fikirlerin buluştuğu ortak noktadır. Bu noktada insanlık başlar, hoşgörü başlar. Bu nokta kalp noktasıdır sevgi noktasıdır. Bu sebepledir ki her ne inanca sahip olursa olsun karşımızdaki insana ilk önce insan olduğu için saygı duymamız gerekir. İnsanı insan yapanda bu erdemdir. |
|
|
[
2006/03/30 13:26
] |
|
güzel tespitler olmasına rağmen biraz sessiz kalacağı görüşündeyim.çünkü okuycu kitlemiz çok fakir başarılar |
|
|
ersal
[
2006/03/29 10:20
] |
|
Bir katre Gözyaşı düştü Kalemine sağlık |
|
|
|
İyi analiz etmişsiniz, fakat o kişiliklerin geçmişlerini de irdelemek gerekmez mi? |
|
|
|
|
|
Yazarın Tüm Yazıları |
|
|
|
|