 |
Ne günlere kaldık! |
Nadide Ü.Altıparmak ( ) |
|
Malum teknoloji çağındayız, bu nimetten bir şekilde faydalanıyoruz. İnternetten arkadaşlar bir yazı göndermişler. Okurken hem güldüm hem üzüldüm. Yazıyı kim yazdı bilmiyorum ama sizlerle bu hafta, gönderilen yazıyı paylaşmak istedim.
Bayıldım bu ifadeye: ''Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin Atatürkçü bir vatandaşı olarak Kuran'a el basarım ki biz teknoloji kurbanıyız; âşık olduğum kadına tecavüz etmem''. Sevgilisi Gamze Özçelik'i bayıltıp tecavüz ederken çektiği görüntüleri internette dağıtmakla suçlanan Gökhan Demirkol geçen hafta mahkemede kurdu bu cümleyi... Laiklikle Kuran'ın, el basmakla teknolojinin, aşkla tecavüzün harikulade harmanlanmasıyla aşureleştirilmiş bir kişilik ve eylem tanımı... Bu bulamaç ne kadar iyi anlatıyor yaşamakta olduğumuz kişilik bölünmesini değil mi?
Her kanalda, kargaların kahvaltı vaktinden gece baygın düşene dek göbek atan veya ekran başında göbek atanları alkışlayan halkım, ''Ne izlemek isterdiniz?'' diye sorulunca, tarih dersi çalışması gerekirken internet sohbetinde yakalanmış çocuk gibi, neredeyse hep bir ağızdan ''Belgesel''
diyor. Başka? ''Dini programlar''... Sonra? ''Açık oturum ve tartışmalar''... En çok neden rahatsız?
''Magazin programlarından''.... Milliyet'in geçen haftaki manşetine bakılırsa toplumda ''Herkes herkesten rahatsız...'' Açık Toplum Enstitüsü'nün Boğaziçi Üniversitesi'yle birlikte yaptığı
araştırmaya göre halkımız özellikle ''eşcinsellerden, evlenmeden aynı evde oturan çiftlerden, küpe takmış erkeklerden, açık giyinen kadınlardan'' rahatsız... Peki en çok izlenen TV programları listesinin başında yer alan magazin programlarında kimler var: Eşcinseller... evlenmeden aynı evde oturan çiftler... küpe takmış erkekler... açık giyinen kadınlar... ''Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu'' diye sormaz mısınız? Her daim en çok nefret ettiğini izleyen bir kitle görünce, o kitlenin bilinçaltında nefretle özen arasındaki medcezirin kokusunu almaz mısınız? ''Hayatta en hakiki mürşit ilimdir'' yazısını her okul kapısına asan, sözün sahibine ölesiye tapan bir toplumun 29 Mart'ta Güneş tutulacak diye deprem beklentisine girmesine, seçimde ya da evlenirken muhatabının dini inançlarını gözetmesine şaşmaz mısınız? Fuhşun, özellikle de çocuk fahişeliğinin patladığı bir ülke yurttaşlarının hep bir ağızdan ''Namus her şeyden önemlidir'' demesi karşısında ''Peki kim bu çocuklarla yatan?'' diye sormaz mısınız? Her gün karısını, kızını, annesini dövenlerin hem dayağın cennetten çıkma olduğunu hem cennetin anaların ayağının altında olduğunu söylemesi karşısında bu ikiyüzlülüğe bakakalmaz mısınız? Rahatsızlık, çoğu kez iktidarsızlığın bir yan etkisidir. Hızla değişen dünyada, değişim üzerindeki denetimini yitiren toplum, bir yandan merakla, iştahla değişimi süzerken, öte yandan modern hayatın ne getireceğini bilmemenin kaygısıyla sımsıkı geleneğe tutunuyor. Kafa karışıklığını gideren, eski huzurunu garantileyen ortak paydalar arıyor. O yüzden ne kahvaltıda göbek atanlar gerçek Türkiye; ne açık giyinenlerden rahatsız olanlar... Arada bir yerdeyiz. Laiklikle şeriat... Teknoloji kullanmayla Kuran'a el basma... Aşkla tecavüz arasında... ''Gelenek'' diye diye modernliğe, ''şeriat'' diye diye laikliğe, ''aşk'' diye diye tecavüze doğru gidiyoruz.
Vesselam ...
|
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 11 yorum
yapılmış )
|
Hadi yazarlıktan vaz geçtik.
Ctrl C ve Ctrl V yaparken (kopyala yapıştır) yaparken bile biraz insaflı olun.
Biraz araştırın da Can Dündar'a haksızlık etmeyin.
|
|
|
[
2006/04/12 13:15
] |
|
yazdıklarınıza aynen katılıyorum.mevlam hakkımızda hayırlısını versin. |
|
|
deha
[
2006/04/10 22:49
] |
|
güzel ...şiirler başka bir güzel |
|
|
xxx
[
2006/04/06 19:00
] |
|
Ben bu yazıyı bir yerlerden hatırlıyorum... |
|
|
Tufan
[
2006/04/06 16:25
] |
|
Herkese selam.
Bu sayfaya gelmem tesaduf oldu ama guzel oldu.
Kismet olursa yakinda turkiyeyi ziyarete geliyorum ve Konyayi da gormek istiyorum. Bu nedenle nefs iste konyaya ait yemeklerin ne oldugunu arastirmak icin google da arama yaptim. Bu sayfa cikti ve nadide hanimin yazisini okudum ve hosuma gitti. Ne tesaduf bende Turkiyenin gidisini uzaktanda olsa izliyor ve uzuluyordum. Turkiyede kimsenin umurunda degil diye dusunurken Nadide hanimin yazisindan da anladim ki, Turkiye tamami ile batilasip yozlasan insanlarla dolu degil. Orda burda halen insanligini yitirmemis gul gibi insanlarda var. Bu da bana mutluluk verdi.Ben Avustralyadan Dunyanin obur ucundan turkiyeden 27 sene uzak kalmis bir insan olarak Turkiyeye geldigimde saniyorum kendimi cok yabanci hissedecegim. Cunku duydugum kadari ile Turkiye cok degismis batililasmis. Oysa yurt disinda biz kiymet verdigimiz insani degerlere bagli kalmak icin ozen gosterdik ve pisman da degiliz. Her neyse Nadide hanima yazisi ve degerli dusuncelerinden dolayi tesekkur eder. Saglik ve mutluluk diliyorum.
Hosca kaliniz. |
|
|
REİS
[
2006/04/05 22:34
] |
|
Merhaba adınız gibi Nadidesiniz.Belli formattan yazmıyorsunuz bu çok güzel şiirle süslemekte bize kalıyor.Her dem müteşekkiriz saygılar. Çıkamaz meydanlara;
Camide mahpus iman!
Silah küfrün belinde,
Küfrün elinde, ferman.
Cehle sorarsan ilim;
Zehre sorarsan, derman.
Rahmet, meçhul kelime;
Bilinmez isim, Rahmân.
Kutsal kitaptır fuhuş;
Ahlâk, okunmaz roman.
Tarih, kontra gerçeğe;
Hürriyet hakka düşman.
Millete kasdedenin
İsmi milli kahraman.
Yere batsın bu dünya,Süresiz karman-çorman.
Anne çocuk doğurur,
Köpek soyundan azman.
Beyinler zıpzıp kadar,
Mideler koskocaman.
Aziz fikir buğdayı,
Katıra mahsus saman.
Boş lâf, hep dalga dalga;
Uçsuz bucaksız umman.
Hayvanlık orkestrası:
Eşek, birinci keman.
Bu dünyadan hayr uman!
Genç adam, at yorganı!
Sana haram, uyuman!
Aman, efendim aman!
Efendim, aman, |
|
|
cahit
[
2006/04/05 22:20
] |
|
Her fikir, her inanış, tek mevsimlik vesselam;
Zaman ve mekan üstü biricik rejim, İslam...
|
|
|
|
Kâbus
Zamanın tık-tıkları,
Güder yaratıkları.
Kan sızan pençesinde
Beynimin yırtıkları.
Hayal, dalgıç ki arar,
Denizde batıkları.
Bu ne dünya; ne dünya,
Çerçöpten çattıkları!..
Bak şu maymun soyuna,
Ortaya attıkları!
Aziz ekmek, fikirde,
Teneke artıkları.
Ve evlerde baş köşe,
Batının pırtıkları,
Görünmezi görmeye
Eremez mantıkları.
Ya şu sözde müminler,
Şiltenin kıtıkları?
Yetmez mi bunca zaman
Yan gelip yattıkları?
Bir nesil özlüyorum,
Doğrultsun yatıkları!
Somunları taş olsun,
Zehir de katıkları!
Yorganları devirsin,
Dişlesin yastıkları!
Bir damla gözyaşına,
Sonsuzluk, sattıkları.
Hakk'a dönünüz Hakk'a,
Hakkın yarattıkları!..
|
|
|
|
Başıboş
Vatanımda sular akar, başıboş;
Herkes, birbirini kakar, başıboş.
Bozkırlardan topal bir tren geçer;
Çocuk, merkep, öküz bakar, başıboş.
Yanmaz da yürekler, güneşe atsan;
Bir kibrit, bir orman yakar, başıboş.
Tarih, kutuplara kaçmış bir fener,
Buz denizlerinde çakar başıboş.
Yirmi dokuz harfte sözde aydınlar,
Yafta yazar, isim takar, başıboş.
Allah'ım sen acı bu saf millete!
Akşam yatar, sabah kalkar, başıboş... |
|
|
|
anlattığınız mevzu çarpık bir hayat sistemine mahkum edilmiş ülkenin çarpılmış insanlarında yarattığı bir hezimettir. insanlarımız o hale gelmiş ki ilmi ve bilimi aşıp magazin evrenini ilimleştirmişler.
insanımızda bir atalet sorunu var. düşündükleri ve konuştukları ile yaptıkları birbirine uymuyor. neyse yine sosyal bir yaraya parmak bastığınız için teşekkürler. yazılarınızın devamı dileğiyle.... |
|
|
kemal
[
2006/04/05 19:55
] |
|
Nadide Hanım tempoyu düşürmeyin, çok iyi gidiyorsunuz, devam lütfen |
|
|
|
|
|
Yazarın Tüm Yazıları |
|
|
|
|