Yıllar çok çabuk geçiyor.
Göz açıp kapayıncaya kadar bir bakıyorsunuz bir ömür geçmiş.
Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru dostluk Girişiminin bir etkinliği için Karapınar üzerinden Ceyhan’a giderken geçmiş zihnimde canlandı.
70’li yıllar çelik çomak oynamaktan yorulup memleketi kurtarmaya öykündüğümüz dönemlerdi. O yıllar inançlı yürekli hasbi gençlik delikanlılık yıllarımız idi. Tarihi tahattur ederken, sabaha doğru Apak Kaşını aşıp Karapınar’a giriyoruz.
“Yokarali” diye tanımladığımız “Ali Tepesi”nin etekleri üzerinden “Çetmi” ye doğru ilerleyip gece ile sabahın ayrışmaya yüz tuttuğu bir saatte, çocukluğumun geçtiği baba ocağının eşiğine adım atıp içeri giriyorum.
Burada Necip Fazıl ‘ait dizeler aklıma geliyor.
“Ne hasta bekler sabahı,
Nede genç ölüyü mezar.
Seni beklediğim kadar.
İstemem artık gelmeni,
Yokluğunda buldum seni,
Vehmimde bırak gölgeni,
Gelme artık neye yarar.”
Hacı Hafız Ağa, Hacı Mustafa Sevinç, Hacı Ahmet Uzunlu Hocalarımızın sabah ezanı okudukları 2 asırlık Çetmi camiinin minaresinde okunan Sabah ezanı Tüm Karapınar ovasını uhrevi bir nida ile uyanışa çağırıyordu.
***
Karapınar uhrevi anlamda uyanık bir yer olmakla birlikte, toplumsal anlamda siyaseten “uyumaya” hala devam ediyor.
Babam Ali AZILIOĞLU’nun ilk mektep öğretmeni İsmet Yaylacıdan beri, Karapınar halkı kendi dilinden kendi cinsinden kendi toprağından bir “siyasi”yi o günden beri, İsmet Yaylacı’dan bu yana hala Ankara’ya gönderebilmiş değil.
***
Sebepleri çok anlatmakla bitmez.
Karapınar dertlerinden anlayan bir “ikinci Yaylacı” çıkmadıkça, kendi öz evlatları tarafından temsil edilmedikçe Karapınar’da değişen bir şey olmayacak.
Bu istek ve arzu bir kişi tarafından elbet bir gün gerçekleştirilecek
Ama bu işin kemiyet ve keyfiyeti Karapınar’ın siyaseten uyanışı ile ilintili olduğu kesin bir hakikat,bunu çok iyi tahmin edebiliyorum.
***
Karapınar Toplumsal uykudan ne zaman uyanacak bilmiyorum ama doğrusu merak etmiyor değilim. Uyanışın, birçok hayra sebep olacağını ümit ediyorum.
***
Siyaseten olmasa da bireysel anlamda “ilk uyanan”kişi sanıyorum “Galla Duran Ağa,” lakaplı Merhum Duran Sezer olsa gerek. Merhum Duran Sezer ile çok geniş kapsamlı bir sohbetim oldu yaklaşık 6 yıl önce idi.
Onun acenteciler sitesindeki evinde muhterem eşi hanımefendi’nin ikram ettiği nefis börek ve çay la beraber muhteşem hafızasından dökülen geçmiş hayat tecrübelerini hayat hikâyesini dinlemiş idim.
Gazetede evlatlarının ölüm yıldönümü ilanını okuyunca Duran Ağayı ve o sohbeti hatırladım. Onun kendi sesi ve görüntüsü ile koca bir ömrü bende kayıtlı duruyor. Bir gün gelir ilam olunur kamu oyuna..
***
Karapınar da ilkokula, orta ve liseye giderken hep onun evinin önünden geçerdik.
Nilüfer Gür Hoca Hanım, okuldan arkadaşlarım, Hacı Cennet Uğur teyzemizin torunu Ahmet, mahalle arkadaşlarımız, Mustafa Sözen, Süleyman Melek Aytaç bir bölük misali onun evinin önünden her geçişimizde devamlı bir çalışma temposu içinde idi kendisi ve çocukları.
***
Karapınar Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı okul arkadaşım Mustafa Sözen’in işyerinde çay kahve muhabbeti şeklinde geçen Karapınar üzerine bir sohbet notlarını bir sonraki yazımda ele alıp sizlerle paylaşacağım
“Muhabbetten Muhammed doğar” denir ya, Bizim muhabbetten Karapınar’ın kabuğunun nasıl kırılacağı dogdu. Uzun uzun konuştuk Mustafa Sözen ile.
Biraz Mustafa’dan bahsedeyim. Mustafa zamanında belki Türkiye’nin en iyi santraforlarından biri idi. Mustafa, eğer Karapınar’da değil İzmir veya İstanbul’da doğmuş olsaydı bugün bir Fatih Terim, Selçuk Yula Cemil Turan olabilirdi değerli okul arkadaşım Mustafa.
Karapınar’ın toplumsal uyanışı ile alakalı Mustafa’nın güzel ve dinlemeye değer düşüncelerini bir sonraki yazımda ifade etmek üzere… Karapınar’ın toplumsal uykusundan uyanışını konu edeceğiz.
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 4 yorum
yapılmış )
Karapınarlı biri olarak yorumlarınızı hakikaten çok isabetli buldum. Karapınarın bu toplumsal uyku konusunda ki problemi çok düşündürücü gerçekten. Karapınarda doğmuş ve 13 yıl orada yaşamış olmama rağmen Karapınar'a her gidişimde hayrete düşüyorum. Nasıl bu kadar sistem dışı kaldığını birilerinin sorgulaması, gündeme getirmesi ve bişiler yapılması gerektiği muhakkak. Bu konuya köşenizde yer verdiğiniz için teşekkürler. Devamını bekliyoruz...
[
2006/05/09 16:32
]
Yorum ekleyen arkadaşımız her kimse dogru ve isabetli bir şey söylüyor.Vekil önemli ama üst düzey bürokrat daha önemli.Çünkü ülkemiz hala ''bürokrasi'' ile idare edildigi için bürokrat yetiştirip göndermemiz daha elzem.
[
2006/05/09 14:42
]
Mustafa Bey yazınızı okutum bende bir Çetmili olarak geçmişe şöyle bir dalıp gittim. Evet Ankara da temsil edilmek iyi bir şeydir ama daha önemlisi bence Ankara üst düzey bürokrat sayımızı artırmamız gerekir.Selamlar
[
2006/05/09 11:38
]
Hakketten her ilçenin Ankara da hem lobisi var hemde vekili var.Bir bu kum şeytanlarının yok.onların şeytanlıkları kendine herhal.Aman Ankarayı karıştırmasınlar.