Ermeni soykırım yasa tasarısı Ankara’nın temcit pilavıdır. Türkiye Cumhuriyetinin son altmış yıldır başını amansız ağrıtan Ermeni Soykırım yasa tasarısı Fransa parlamentosunda bir kez daha karşımızda. Fransız Sosyalist Partisi, “Ermeni soykırımını inkâr etmeyi cezalandırma” yasa teklifini meclise sunmaya hazırlanıyor.
Tasarı ile kanunlaştırılmaya çalışan yasa, birinci dünya savaşı sırasında Ermenilere Türkler tarafından sözde soykırıma tabi tutulduğu kararını kabulden daha da öte. Tasarı, “soykırım inkârının” hapis ve para cezası ile cezalandırılmasını öngörüyor.
Yasa tasarısı önceki gün Fransız parlamentosunun alt komisyonu tarafından ret edildi. Ancak bu yasanın parlamentoda tekrar görüşülemeyeceği anlamını taşımıyor.
Önce kısaca 1915’de ne olduğunu bir hatırlayalım.
Birinci dünya savaşı sırasında Osmanlı tebaasında yaşayan Ermeniler doğuda bir Ermeni devleti hayali ile Ruslar tarafından ayaklandırıldı. İmparatorluğun uzun yıllar sadık tebaası olan gayri Müslim Ermeni azınlık bir anda Doğuda yaşayan Türk halkına Hitlere rahmet okutacak toplu katliamlarda bulundular.
Sonrasında Ermeni isyanı bastırıldı ve kalan Ermeniler Suriye ye sürgüne gönderildi. Yürüyerek yapılan uzun göç sırasında, pek çok Ermeni ağır kış şartlarına yenik düştü ve çok sayıda Ermeni hayatını kaybetti. Osmanlı imparatorluğunun savaş içinde olması nedeniylede Ermenilere bu sürgün sırasında yeterli askeri güvenlik sağlayamadı. Bunun neticesinde akraba ve dostlarını Ermeni saldırılarında kaybeden Kürt aşiretleri de intikam için yer yer Ermenilere yolculuk sırasında saldırarak öldürdü. Olay bir nevi kan davasıydı.
Hayatta kalan Ermeniler Suriye, oradan da Fransa ve Amerika’ya giderek yerleştiler. Yıllar içerisinde de gittikleri yerlerde güçlenerek güçlü lobilere sahip oldular. Şimdi o Ermenilerin torunları da Ermeni diasporasından sorumlu tuttukları Osmanlının mirasçısı Türkiye Cumhuriyetine önce soykırımı kabul ettirmek ardından da Yahudilerin Almanlara ödettirdiği gibi, uluslar arası mahkemelerde on milyarlarca dolara ulaşacak tazminatları Ankara’yı mahkûm ettirme derdindeler.
İşte ardı ardına ABD ve Avrupa başkentlerinde “sözde soykırım” yasa tasarısı seslerinin gayesi bu.
Türkiye Ermenileri
Yıllar evvel İstanbul’da şuan ki Ermeni Patriği olan Patrik II-Mezrop Mutafyan ile Kumkapı Ermeni Patrikhanesinde 3 saati aşan samimi bir sohbet yapmıştık. O günlerde yine Fransa’da aynı konu gündeme gelmiş ve gözler bir anda eş zamanlı düşen, Ermeni patriğinin ölmesi nedeniyle yeni yapılacak Ermeni Patriklik seçimlerine dikilivermişti.
Adaylardan şu anki Patrik, II-Mezrop Mutafyan Ermeni milliyetçisi ve sözde soykırım destekçisi olmakla suçlanıyor ve köşe bucak kaçarak medyaya ne görüntü veriyor, ne de bir tek cümle açıklama yapıyordu. Ankara’da ciddi anlamda onun aday olmasından rahatsız olmuştu. Mutafyan, Ermeniler tarafından sevilen bir sima olmasına rağmen Patrik seçilmesi resmen sallantıdaydı.
Ankara’nın kaygıları yerinde olmakla beraber, tüm diplomasi muhabirleri de olayın gerçekliğini sorguluyorduk.
Patrik Mutafyan’a başka bir Ortodoks Ermeni papazı olan Ayk aracılığı ile ulaştım. Telefonda uzun uzun konuştuk. Konuşmasında geçen ara cümlelerden, söylediklerinin yanlış algılanıp ya Türk devleti tarafından soykırım yanlısı olmaktan, yada yurt dışında yaşayan diaspora Ermenileri tarafından hain ilan edilmekten çekiniyordu. Kendisine söylediklerinin bir kelimesine dahi montajda dokunmadan yayınlama garantisini vererek, Türkiye’de yaşayan 66 bin Ermeni’nin yeni seçilmesi muhtemel patrik adayını bilip tanıdığı kadar, özellikle böyle bulanık bir havada diğer Türk vatandaşlarının da kendisini Ermeniler kadar tanıma bilme hakkına sahip olduğunu, onun da bu nedenle ortaya çıkıp mutlak suretle konuşması gerektiğine kendisini ikna etmeyi başardım.
İki gün sonra sıcak bir yaz günü öğle saatlerinde İstanbul’da Kumkapı’daki Ermeni patrikhanesinde bir araya geldik.
Karşımdaki adam Robert koleji mezunu, ABD’de teoloji lisansı, İtalya’da master, doktorası yapmış ve Kudüs’teki Ermeni kilisesinde görevde bulunmuş, Latince dâhil dört dil bilen, dünyayı tanıyan, iyi bir entelektüeldi.
Uzun uzun Osmanlı tabasında Ermenilerin ne derece rahat yaşadıklarını anlatarak Fatih Sultan Mehmet’in Ermeni Patriğine verdiği “Benden sonra Ermeni azınlık üzerindeki tek temsilci patriktir” yazan ve hala patrikhane duvarında asılı duran Fatih’in Osmanlıca Fermanı gösterdi.
Türkiye’yi seviyordu, Türkiye’de mutluydu.
Osmanlı döneminde yayınlanmaya başlamış ve Türkiye’deki en eski ve ilk gazete olma özelliğini taşıyan ve Ermenice baskı yapan Jamanak gazetesinin halen devam eden yayınından bahsetti.
Yurtdışında yaşayan ve sözde soykırımı gündeme taşıyan Taşnak kilisesine bağlı Ermenilerin faaliyetlerinden rahatsızdı.
Soykırım yasa tasarısını genelde diaspora Ermenilerinin çıkardığını ve bu konunun tamamen tarihçilere bırakılması gerektiğini söylüyordu. Hatta “ultra faşistler” dediği Filistin’de yaşayan Taşnak Ermenilerin, Filistin’de kendisini kan revan içinde bırakarak dövdüklerini bile özel sohbet sırasında açıkladı.
Son olarak da Patrik olması halinde Patrikane duvarlarını süsleyen, Ermenilerin Farslara karşı yüzyıllar önce kaybettiği bir savaşın kahramanlıklarını anlatan yağlı boya tablolarını söktüreceğini söylemişti.
Anlattıkları haber saatinde uzun uzun yayınladık, beklenen oldu açıklamaları gündeme oturdu, Mutafyan daha sonra pek çok yayın organına benzer mülakatlar verdi ve iki hafta sonrada Ankara muhalif ses tonunu kesti. Mutafyan yeni Patrik seçilmişti.
Lafın sonu, Türkiye’de diaspora sonrası kalan ve İstanbul’da yoğun olarak yaşayan 66 bin Ermeni’nin sözde soykırımla ilgili bir sorunları yok. Diaspora Ermenileri ise uzun yıllar daha susmayacak. Türkiye’de, Azerbaycan’a ait Dağlık Karabağ topraklarından Ermeniler çekilmedikçe Ermenistan’ı tanımayacak.
Yahudi lobileri ise kendileri dışında hiçbir soykırımı dünya gündemine gelip, kendilerine kardeş çıkacak bir soy kırım tasarısının ABD’de Kongresinde kanunlaşmasına izin vermeyecek.
Bu arada, ortak bir metin yazıp Libération'a yasanın ardındaki niyet ne olursa olsun, böyle bir yasanın, tarihî ve ortak belleği sorgulama sürecine zarar vereceğini anlatan, başta Ermeni Hırant Dink ve Ahmet İnsel, Baskın Oran, Elif Şafak, Etyen Mahçupyan, Halil Berktay, Murat Belge, Müge Göçek, Ragıp Zarakolu’nu çabalarından dolayı tebrik ediyorum.
|
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 6 yorum
yapılmış )
hakan
[
2006/05/22 17:46
] |
|
karmaşık ve derin meseleleri ustalıkla ele alıp, akıcı bir uslupla ifade ediyorsunuz. sizi okumak çok keyifli. |
|
|
ybg
[
2006/05/22 17:43
] |
|
karmaşık ve derin meseleleri ustalıkla ele alıp, akıcı bir uslupla ifade ediyorsunuz. sizi okumak çok keyifli. |
|
|
|
Yazarımız, Ermeni meselesini ele alırken usta gazeteciliği yanısıra uluslararası ilişkiler ve tarih birikimini, anlaşılır ve çeşnili bir üslup ile dile getirmiş. Kalemine sağlık.
|
|
|
|
İç ve dış siyasetteki engin bilgilerinizi hayranlıkla okudum,sizi siyasetin içinde de görmek dileğmle... |
|
|
|
Enbüyük soykırımı bütün olasılık veakıl oyunlarına inat şampiyon olarak fenerlilere karşı galatasaray yapmıştır koskoca Cumhuriyet ebu yapılır mı köy olduk artık kim inanır bu fenere |
|
|
özkan
[
2006/05/15 10:23
] |
|
Yazılmayanı yazmak görülmeyeni görmek işte yine tarih tadında sürükleyici bir tespit saygılarımla |
|
|
|
|
|
Yazarın Tüm Yazıları |
|
|
|
|