|
|
|
|
Fare Öyküsü ... |
Nadide Ü.Altıparmak ( ) |
|
Evin faresi ...Evde bir fare kapanı var! Evde bir fare kapanı var! diye bağırarak telaşla bahçeye fırladı. Minik fareyi telaş içinde gören tavuk, umursamaz ve bilgiç bir tavırla başını kaldırdı ve gıdakladı:
- Zavallı farecik ... Bu senin sorunun benim değil. Bana bir zararı olamaz küçücük kapanın, dedi. Tavuktan destek bulamayan farecik bu sefer telaşla koyunun yanına koştu ve :
- Evde bir fare kapanı var, evde bir fare kapanı var, diye adeta çırpındı. Koyun anlayışla karşıladı ama :
- Çok üzgünüm fare kardeş ama dua etmekten başka yapacağım bir şey yok. Dualarımla olacağından emin ol, dedi. Minik fare çaresizlik içinde ineğe döndü ve:
- evde bir fare kapanı var,evde bir fare kapanı var, dedi.
İnek:
- Bak fare kardeş, senin için üzgünüm ama beni ilgilendirmiyor, dedi. Sonunda farecik, başı önde umutsuz şekilde eve döndü. Çiftçinin fare tuzağı ile bir gün tek başına karşılaşmak zorunda olduğunu anladı. O gece evin içinde sanki ölüm sessizliği vardı. Minik farecik aç ve susuzdu. Tam yorgunluktan gözleri kapanacaktı ki birden ses duyuldu. Gecenin sessizliğini bölen gürültü, fare kapanından geliyordu. Çiftçinin karısı, ne yakaladığını görmek için yatağından fırladı ve mutfağa koştu. Karanlıkta kapana, zehirli bir yılanın kuyruğunun kısıldığını fark edememişti. Kuyruğu kapana kısılan yılanın canı yanıyordu ve aniden çiftçinin karısını ısırdı. Çiftçi, karısını apar topar doktora götürdü. Doktor, zehiri temizledi sardı. Çiftçi karısını eve getirdi lakin ateşi bir türlü düşmüyordu. Kadıncağız ateş içinde kıvranıp duruyordu. Böyle durumlarda taze tavuk suyunun gerekli olduğunu herkes bilir, çiftçi de bıçağını alıp bahçeye koştu. Karısı taze tavuk suyu çorbasını içti, biraz kendine geldi. Karısının hastalığını duyan komşular ziyarete geldi. Onlara ikram etmek için çiftçi koyunu kesti. Çiftçinin karısı gittikçe kötüye gidiyordu. Yılan, belli ki çok zehirliydi. Birkaç gün sonra çiftçinin karısı iyileşemedi ve öldü. Cenazesine çok sayıda kişi gelince hepsine yeterli et sağlamak için çiftçi ineği mezbahaya yolladı.
Fare tüm olanları büyük üzüntü ile duvardaki deliğinden izledi.
Bu hikayeden kendimize, çevremize ve ülkemizdeki olaylara paydaş bir anlam çıkarabiliriz. Umursamaz olmaktansa ses vermek en güzeli bence. Ses verirken dinlemeyi bilmek en önemlisi... hoşunuza gitmese bile. Bu özgürlüktür. Benim özgürlüğümüz başladığı yerde senin ki biter düşüncesinde boğulmadansa bu sözün karşılığı olan onun özgürlüğünün başladığı yerde de benim ki biter hoşgörüsünde olaylara, yazılara bakmak erdemdir.
Bu arada bir okurumuz reçel tarifi istemişti. Bende sadece bir tarif var sizinle paylaşmak isterim.
Bir ölçü GÜNAYDIN
İki ölçü İYİ GÜNLER
Birazcık İLGİ
Bir tutam ANLAYIŞ
Fazlaca NEZAKET
Bir tatlı kaşığı TOLERANS
Malzemeyi iç dünyanızdan alın,
Yıkamaya gerek yok temizdir...
Gönül teknenizde yavaşça karıştırın,
Karışımı hayat tabağının üzerine yavaşça boşaltın...
Üzerini sevgi marmeladı ile süsleyin,
Birkaç parçada gökkuşağının renklerinden serpiştirin...
Sadece kendiniz yemeyin.
Bol bol herkese dağıtın...
Afiyet Olsun
|
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 7 yorum
yapılmış )
osman
[
2007/04/09 18:14
] |
|
tebrikler sizi kutluyorum. Yazılarınızı okurken sizinle köşenizle geç tanışmamın üzüntüsünü yaşıyorum. |
|
|
|
tebrik ederim nadide hanım yazınız harika tarif de öyle ama insanın kendisini kelimelerle ifade etmesi çok kolay ama önemli olan gerçek hayatda da böylemi anlattıkları gibi yaşayabiliyormu ? saygılarımla |
|
|
yasir
[
2006/06/05 18:12
] |
|
Dikaktiktiklik karakteristik özelliğimiz mi?
Bakıyorum da sanırım didaktik olmak bizim karakteristik özelliğimiz. Ne olursa olsun hep akıl verme gayretimiz var. Bence bu toplumun en büyük sorunlarından biri de bu. (Peki bu mesajda da bir dikaktiklik yok mu diyeceksiniz.Eee ben de bu toplumda yaşıyorum) :) |
|
|
|
Yazarımızın satırlarında içinde, bulunduğumuz siyası ve politik durumla ilintili o kadar çok mesaj varki. Umarım tüm okurlar konuyu kavamıştır. Şimdi benim aklıma gelen, komşu çiftlikteki hasta adam için (çokta komşu değil ya...) elimizdeki ineği kesecekmiyiz? Okyanus ötesi bir ülke için daha neler yapmamız gerekli? Unutulmamalıki ABD, BM çevre koruma platformuna imza atmamış durumda ve BM uyarıları halen devam etmekte. Aynı zamanda şu hapsane ada neydi Guantalamo mu orayıda unutmamak gerek. ''İşime geleni yaparım, gelmeyeni...'' |
|
|
[
2006/06/03 10:37
] |
|
Günümüzde insanlar boşvermişliğin bedelini ödüyorlar. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığıyla hareket ederek tehlike kendilerine gelince olayın ciddiyetini farkedebiliyorlar. İnsan olmanın en önemlisi Müslüman olmanın güzelliği burda başlıyor. Tehlike sana gelmeden farketmek ve başkaları için üzülmek, yardımcı olmaya çalışmak. Bu düşünceleri güzel bir hikayeyle sunmuşsunuz tebrikler Alev |
|
|
|
Türkiye... Üzerinde yoğun oyunlar oynanan ülke. Bu ülkenin gerçeğini anlayabilmek için önce Raif Karadağ'ın Petrol fırtınasını, Sonra Cemil Meriç Merhumun Bu ülke'sini üç beş defa okumak gerek. Aşırı iyimserlik ve tutarsız hoşgörünün zillet üzere bir hayatın kapılarını aralayacağını unutmamak gerek. Yazınızdaki mantık örgüsünden hareketle hayli ilginç bir konuya ''Susma Sustukça Sıra Sana Gelecek'' teranesine benzer bir yaklaşım...
Birde aşağıdaki terkibi yapabilecek gönül ve yürek nerde... |
|
|
Talha
[
2006/06/02 18:44
] |
|
Gerçekten Konyalılığımızla övündüğümüz, bu dünyada gerçekten övüncümüzün yanında, ilişkilermizede bir boyut getirmemiz şart, artık kafalarımızı etliekmek fırınlarından pardon kumlardan çıkarıp etrafa gülücük dağıtalım değil ama birazcık nezakete iyimserliğe çok ihtiyacımızın olduğu kesin, bu yüzden bu tarz eğitsel yazıların daha fazla yazılıp OKUNMASI gerekliliği de unutulmamalıdır.Tşk.ler Nadide hanım. |
|
|
|
|
|
Yazarın Tüm Yazıları |
|
|
|
|
|
|