Türk düşünürü Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig adlı eserinde “liyakatli yöneticilerde bulunması gereken Hasletleri şöyle ifade eder. Hüküm vericinin, hüküm sahibinin, hükümdarın Nasıl Olması Gerektiği Yusuf has hacip’in gözüyle şöyledir.
“Bey/hükümdar, memleket ve kanunu siyaset ile düzene koyar; halk hareketini onun siyasetine bakarak tanzim eder.”
“Beyler örf ve kanuna nasıl riayet ederlerse, halk da aynı şekilde örf ve kanuna uyar.”
“Hüküm vericinin özü sözü doğru ve tabiatı güzide olmalıdır.”
“Bey doğru sözlü olmalı, tavır ve hareketleri ile itimat telkin etmelidir. “
“Bey adil olmalıdır.”
“Bey hayâ sahibi ve insanların seçkini olmalıdır.”
“Bey takva sahibi ve temiz olmalıdır; eğer bey takva sahibi ve temiz kalpli olmazsa, hiç bir vakit temiz,doğru ve isabetli karar alamaz..”
***
Koçi Bey 17. yüzyılda yaşamış bir Türk düşünürdür. IV. Murat, bilgi ve tecrübesinden yararlanmak için Koçi bey'i kendisine danışman tayin etmiştir. Koçi Bey yazdığı danışma raporlarında Osmanlı İmparatorluğunda çeşitli makam ve görevlerdeki ehliyet/liyakat ilişkisine ve asıl önemlisi kayırmacılığa karşı, Hükümdara vermiş olduğu raporlarında çözümler önermiştir.
İşte bunlardan bir kaçı;
''Yüksek makamların şunun bunun aracılığı ile verilmesi doğru değildir. En bilgilisi hangisi ise ona verilmek gerektir... Bir cahilin, sırf eskidir-kıdemlidir diye bir bilgilinin önüne geçmesi haksızlıktır. Bilgi ve dirayeti olunca, genç de olsa zarar vermez. Yaşlı ile genç, bilgi ile marifette eşit olunca yaşlının önüne geçmesi daha doğrudur. Amma bilgi ve marifetten yoksun olunca 1000 yaşında da olsa halka faydası olmaz. Ve hakkı yanlıştan ayıramaz.''
***
Can Aktan, Siyasal yozlaşmaların sebeplerini sıralarken bir nevi topluma karşı Koçi Bey’in rolünü üstlenir. Seçmenler, kamusal mal ve hizmetlerden elde edecekleri faydayı, Siyasal partiler yeniden seçilebilmeyi garantilemek için oylarını, Bürokrasi, makam, saygınlık vb. imkânları koruyabilmek için bütçeyi, Çıkar ve baskı grupları da devletten elde edecekleri rant’ı büyütmeyi düşünürler.
***
Aşağıda genel olarak siyasal yozlaşmaların ortaya çıkmasında etkili olan faktörler özetlenmektedir.(dipnot 1.)
1. Toplumsal değişim süreci ve modernleşme.
Modernleşme, toplumun her kesiminde hızlı bir değişmeyi içermektedir. Siyasal kurumlar ve kurallar (kanunlar, yönetmelikler vb.) sürekli olarak değişmekte ve sistemin biçimsel kontrol yapılarında boşluklar meydana gelmektedir. Dolayısıyla siyasal karar alma sürecinde rol alan aktörler bu boşluklardan yararlanmayı fırsat bilmektedirler.
2. Kamu görevlilerinin maaşlarının yaşamlarını idame ettirmeye yetmeyecek düzeyde olması.
Rüşvet, irtikâp, zimmet ve ihtilas şeklindeki siyasal yozlaşmaları arttırabilir.
3. Bir toplumda eğitim ve kültür düzeyinin düşük olması.
Esasen siyasal yozlaşma gelişmiş ülkelerden ziyade özellikle az gelişmiş ülkelerde daha fazladır. Az gelişmiş ülke insanının değer yargıları gelenekseldir.Bağımlılık ilişkileri yaygındır. Çalışma ve başarıdan çok, yakınlık, ailebağları, eş dost, hemşehrilik gibi geleneksel bağlar ekonomik kriterlerden önde gelmektedir. İnsanları çalışmaya ve başarıya yöneltici motivasyonlar daha zayıftır. Aksine fırsatçı ve spekülatif kazanç yollarına eğilim fazladır.
4. Bir ülkenin hukuk sistemindeki belirsizlik ve boşluklar.
Yasalarda açık bir şekilde cezalandırılmayan veyahut ta yasada yer almakla birlikte cezai müeyyidesi suçu caydırıcı nitelikte olmayan siyasal yozlaşma türleri yaygınlık gösterebilir.
5. Gelir ve servet dağılımındaki eşitsizlikler.
Toplumu oluşturan bireyler arasında gelir ve servet yönünden büyük boyutlara varan eşitsizlik varsa bu milli gelirden düşük pay alan kimseleri siyasal yozlaşmalarda bulunmaya sevk edebilir. Çalışarak kazanmanın ve zengin olmanın mümkün olamayacağına inanan bireyler, kısa yoldan ve kolaydan para kazanma eğiliminde olabilirler. Aynı şekilde bir ülkede fonksiyonel gelir dağılımında da önemli boyutta dengesizlik söz konusu ise bu da bazı tür siyasal yozlaşma eğilimlerini arttırabilir.
Örneğin, müteşebbis ve rantiyeci kesim milli gelirin çok büyük bir kısmını alıyorsa, bu ücretli kesimin siyasal ahlak anlayışını zedeleyebilir. Ücret yetersizlikleri ve dengesizlikleri de mevcut ise o zaman kamu görevlilerinin rüşvet, zimmet, irtikâp vb. türde siyasal yozlaşmalara yönelmeleri söz konusu olabilir.
6. Modern demokrasi kültürünün yerleşmemiş olması.
Öte yandan, ''pratoryanizm'' (askeri müdahaleler) kamu kaynaklarının israf edilmesinde ve yolsuzlukların yaygınlaşmasında önemli rol oynayabilir.
7. Spekülatif kazanç peşinde koşma
Vurgunculuğu ve köşe dönücülük gibi düşünce ve eğilimleri artırır.
8. Popülizm
Popülizm özellikle geleneksel toplumlarda ve gelişmekte olan ülkelerde siyasetçilerin oy avcılığı yapmada uyguladıkları politikalardan birisidir. Popülizm özünde Halkçılık demektir. Popülizm, geniş anlamda tüm halkı kucaklayan, toplumun tüm kesimlerini önemseyen, halkın iradesinin önceliğini savunan ve halk egemenliği fikrini benimseyen bir ilkedir. Daha dar anlamda Popülizm, toplumun belirli bir kesimini kucaklar. ''Köycülük'' ve ''köylü severlik'' bir tür popülizmdir. Popülizm'de ''köylü ve çiftçi'' geleneksel kültürün beşiği ve koruyucusu olarak kabul edilir ve ona sahip çıkılmasından söz edilir. Popülizm' de şüphesiz sadece köylünün değil memur, işçi, emekli gibi kesimlerin de çıkarlarının korunacağından ve gözetileceğinden söz edilir. İlk uygulamalarına eski Rusya'da rastlanılan Popülizm ya da Narodizm (Rus Halkçılığı) birçok ülkede varlığını sürdürmektedir. Ülkemizde de popülizm, ''halkçılık'' adıyla gerek tek parti programında (CHP Halkçılığı) ve gerekse 1937 değişikliği ile Anayasa da yer almıştır.
Şüphesiz Popülizm' in kendisini bir siyasal yozlaşma türü olarak ele almak söz konusu olamaz. Ancak, bu ilke genellikle siyasetçilerin halkın duygularını sömürmesi, belirli seçmen kesimlere yalan-dolan, aşırı vaatte bulunma şeklinde siyasal yozlaşmalara imkân sağlamaktadır. Dünya borsalarının oynaması ile birlikte spekülatif rant avcılığı yapanların içgüdüsel beslendikleri saik özetle budur.
***
Dipnot 1:Coşkun Can Aktan, Temiz Toplum ve Temiz Siyaset, İstanbul: T Yayınları, s.55–62