Bugün şöyle bir baktım ardıma da bir ayı geçmiş bizim Konya’ya uğramamışlığımız.
Nasıl burnumda tütüyor bir bilseniz. En son Suat ağabeyle etli ekmek yemek için sözleşmiştik ama nasip olamamıştı. İşin aslı baktım hesap üstüme kalacak, hemen sıvıştım. Kendimi otobüse nasıl attım bilmem! Ogün bugün benden etli ekmek isteyecek diye uğramadım semtine.
Ne yalan söyleyeyim Havzan da etli ekmek, sonra Ahmet ağanın yerinde fokur fokur bir nargile, diyeceğim ama duyarım ki dostlar artık hava soğuk olduğundan Andromeda’ya takılırlarmış. Hatta başkanlık kulisleri de orada yapılmış. Yahu rica edeyim şuraya bir de beni götürün. Meraktan ölürüm.
En son Ahmet ağanın yerinde nargile içerken büyüğünden bir çam devirdik ki sormayın. Aklıma geldi yazayım.
Kongre sonrası mıydı neydi, tam hatırlamıyorum ama MÜSİAD’ın açılışı da vardı aynı gün. Oturmuş söğüt gölgesine nargileleri çekiyoruz fokur fokur. Aniden üç beş kişilik bir gurup bize yöneldi. Sağdaki ne baktım Lokman, soldaki bizim Ahmet ağabey. Ancak ortadaki tanıdık da tam çıkartamıyorum. Ha dedim yahu, “bu bizim Taner Yüncüoğlu.'' E hasbi hal edeceğiz ya, “Taner ağabey nasılsın.” Dedim kendimden emin. Yüzüme buruşuk buruşuk bakıp, “ben erken mutlu demesin mi!” bir yarım saat kendime gelemedim. O dumanlar nasıl da dizildi boğazıma iğde yemişim gibi.
Neden bu kadar ayrı kaldım Konya’dan? Mazeretim de var hani. Konya’ya gitmeye gerek yoktu ki. Konya zaten Ankara’daydı. Artık Kızılay dar gelmeye başlamış, iki tavla atmak için zulaları arar olmuştuk koskoca Ankara'da yakalanacağız diye. E kimi ararsan burada. Yetmedi arayıp soranlara ''ağabey zaferde buluşalım.'' diyorduk. Hani Ankara ile Konya karışınca akıl oraya gidiyor işte.
Valla özledim ne diyeyim. Neyse cumaya Konya’dayım. Şöyle bir gezeyim göreyim ne var ne yok ahalide. Duyarım ki Asayiş iyiden yiye bozulur olmuş. Siyaset eskilerin deyimiyle çikinleşmiş. Üzülürüz.
Yazıyı bitireceğim ama bir eleştiri aldım nakledeyim. Dostlar derki “niye Konya’yla ilgili yazmıyorsun.” Yahu yazanları görüyoruz. Üzerine vazife olmadığı halde insanları yanlış yönlendirerek, burunlarını her şeyin içinde sokup, baktılar işler kötüye gidiyor, “amanın bu neden böyle, yazık değil mi Konya’ya, Konya’mıza.” Diyerek, birde üste çıkanlar, Sonra da benden bu kadar diyerek başarısızlığın tadını çıkartanlar la dolu etrafımız.
Biz yeni kuşak gazeteciyiz. Bu meslekten dün ekmek yedik. Milleti bir birine düşürerek, yada kurumların gölgesine sığınarak icra etmedik bu işi. Beş sene ter döktük ekranlarda. Onurumuzla ayrıldık, başka bir göreve getirildik. Ne köşemizi, ne ekranımızı alet etmedik savaşlarımıza. Savaşımız haksızlaydı zaten.
Ben gazeteciyim diyen her fertten de bunu beklerdik ama nerde. Daracık köşelerinde takiyye yapanları çok gördük. Bin bir hile ile ortalığı karıştırıp, sonrada köşelerine çekilerek “yazık oluyor naraları atanları da.
Biz işimize bakalım. Dokunmayın keyfime. Ben böyle iyiyim.