Yerküre üzerinde görev ve uğraşlar cinsiyetler arasında paylaşılmış gibi gelir bana. Misal araba kullanmak: Kadınlardan iyi şoför çıkmaz tezi pek çok kişi tarafından kabul görür.
Sen ne dersin diye sorarsanız, ben şoförlük konusunda zaman zaman araya karışan olmuşsa da, park etme konusunda genel bir park yeri cinayetine meilli olduklarını düşünürüm nisa taifesinin. Zira 3 arabalık park yerine tek araba sokabilen trafik katili az bulunur.
Cinsiyetlerin paylaştığı bir başka alanın futbol olduğunu düşünürüm. Hani oyun erkek oyunu. Seyirci kitlesi de malum. Her ne kadar zaman zaman şalvarlı versiyonuna kadar top peşinde koşturan kadınları görsekte, bu durum neticeyi etkilemiyor. Koro halinde yükselen iltifatları düşününce olayın erkeklere has bir uğraş olduğu biraz daha kuvvet kazanıyor.
Ben uğraştım, kendimden biliyorum...
Kızılcahamam’da lise yıllarımda genç takımda oynuyorum. Mevkiim kalecilik. O zamanlar filinta gibiyiz, öyle yağın gramı semtimize uğramamış.
Babam hiçbir maçımı kaçırmaz o günlerde. Ama hayli rahatsız oluyorum bu maç seyretmelerinden.
Eline ayçiçeğini alan bedava diye maç seyretmeye gelince, evde karısına sinirlenen, işte patronunu kalaylayamayan içini bize döküyor. İltifatları haliyle insanı tedirgin ediyor. Öyleye ya, dilin kemiği yok, yediğin her golde yukardan aşağı kalayı senin üzerine boca eden koca koca adamlara ne yapacaksın. Birde gol yemedeki başarımı düşününce bizde kalay uğramamış kap kacak kalmıyor tabi.
Babama söyledim bir gün. A baba etme gelme bu maçlara, bak bi gün katil olacaksın.
En zor iş kalecinindir sahada. Gol atanlar kahraman, hasbel kader yiyen ise Kuşum Aydıngillerdendir. Kaleci dedim mi aklıma Rıdvan Hoca’nın anlattığı Yaşar mevzuu gelir.
İngiltere – Türkiye maçı. Maç İngiltere’de. Kalede Yaşar var. 8 tane yemiş. Hakem son 15 dakika “at topu” diyor kaleci Yaşar’a. Yaşar “topu atmam” diyor hakeme ve ekliyor “bitir artık.”
O zaman Milli Takımın başında kim var bilmem tabi, ama Yaşar 8 tane yiyince kaleye diğer kaleci geçiyor rövanş maçında. Fakat hesabımıza yine 8 gol düşüyor. Basın kaleci Yaşar’la yedek kalecinin arası açık, kavgalılar diye yazınca, kaleci Yaşar topluyor gazetecileri “bakın bizim hakkımızda ileri geri konuşuyorsunuz, yazıyorsunuz aramız kötü diye; bizim aramız o kadar iyi ki yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyor.” Diyor.
Futbola dair bir başka ilgi duyduğum nokta maç anlatan spikerlerdir. En sevdiklerim arasında ise İlker Yasin ve Ümit Aktan’ gelir.
Bülent Karpat’tan sonra en ilginç maç anlatan isimdir Ümit Aktan. Bülent Karpat’ın ilginçliği anlattığı maçlardaki oyuncuların ismini sürekli karıştırmasından gelir. Ümit abi’inin ilginçliği ise benzetmelerinden gelir. Misal hakem kararını beğenmeyen Aktan hakeme “Şuna bak sanki öz evladı bisikletten düştü ona koşuyor.” Diyerek vatandaşı gülme krizine sokabilen nadir isimlerdendir.
İlker Yasin ise Shevchenko’yu döndürmeyin orda” cümlesiyle özdeşleşmiş ve “eliyle aldı, eliyle aldı orda ama, eliyle aldı sevgili seyirciler” cümleleriyle yine özdeşleşerek Türk futbol tarihine geçmeyi başaran isimlerdendir.
Başladık, hayırlı olsun…
Evet milli hastalığımız futbol yine sezona başladı. Açıkçası ben özlemiştim. Bu sene yine çekişmeli bir lig olacak. Bundan eminim
Lig çekişmeli çekişmeli olmasına da; Aziz Yıldırım’ın “bizim ligimiz ve gözümüz Avrupa” demesine rağmen, Fenerbahçe’nin Şampiyonlar ligi ön eleme turunu geçemeyecek olması ve bu senede devler ligine katılamamasına da bir türlü vicdanım elvermiyor.
Neyse darısı iki yüzüncü yıl dönümüne artık.
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 1 yorum
yapılmış )