Lübnan topraklarına İsrail ordusunun 34 gündür sürdürdüğü saldırılar şükürler olsun ki nihayet dün sona erdi.
İslam dünyasında İsrail nefreti yine doruk noktasında.
15 yıldır unuttukları kan ve barut kokusuyla yeniden tanışan Lübnan halkı artık yaralarını sarmaya başlayacak
İsrail’in küçümsediği Hizbullah, İsrail ordusuna beklemediği ağır kayıplar verdirmeyi başardı.
Şimdi gözler savaşta yıldızı iyice parlayan Lübnan Hizbullah’ında.
Lideri Nasrallah’ın resimleri, şimdilerde tüm Arap dünyasında en çok ilgi gören poster.
Lübnan Hizbullah’ı ve Nasrallah kimdir?
Hizbullah’ın düşünce yapısı şüphesiz İran’da doğdu, ancak Lübnan topraklarında serpilip büyüdü.
Lübnan halkı demografik yapı açısından, Hıristiyan Marunîler, Sünni Araplar, Şiiler ve Dürzîlerden oluşur.
Osmanlının bölgeden çekilmesinin ardından 1920’de Fransız mandasında Lübnan devleti kuruldu, siyasi erk ise halkın yüzde 35’ini oluşturan Hıristiyan Marunîlere verildi.
Suni halk ve Şiilere ise yönetimden alınmayarak dışlandılar.
Milli gelirden en az payı alıp, Lübnan varoşlarında hayatlarını sürdürmeye çalışan ve politik olarak temsil edilmeyen Şii’ler 1970 yılında yönetime karşı örgütlenmeye başladılar.
Aynı sene bu örgütlenmenin ete kemiğe bürünmüş hali Şii Emel Örgütü, lideri de bir Şii mollası olan İmam Musa Sadr oldu.
Şii Emel Örgütü, daha sonra evirilerek, 80’lerin ilk yarısında, Hizbullah’a dönüşecek olan örgütün de ilk evresini oluşturdu.
Şii Emel Örgütü lideri Musa Sadr, İran geleneğinden gelen sıkı bir devrimciydi. Eğitimini Ayetullahların başkenti sayılan İran’ın Kum kentinde almıştı.
Başlarda Lübnan’da camilerde verdiği vaazlarda siyasal bilinci artırmaya çalışırken, sistem içerisinde kalarak silahtan örgütü uzak tuttu.
Filistinlilerin Güney Lübnan’a yerleşmeleri ve bu bölgeyi kullanarak buradan İsrail topraklarına saldırı düzenlemeleri, Şii’lerin savaş bilincini artırdı.
Öte yandan İsrail’in 1948 de kurulması sonucu Filistin’den yerlerinden yurtlarından kaçan Filistinli militanları takip amaçlı olarak Güney Lübnan’a 1972 de saldırmasıyla Şii Emel örgütü top yekun silaha sarıldı. Artık yeni düşmanlarının adı Marunîler değil, köylerini yakıp yıkıp, birer hayalet şehre çeviren İsrail’di.
Örgüt lideri Sadr 1978 yılında Libya ziyareti sırasında esrarengiz bir şekilde ortadan kayboldu.
Bir daha da kendisinden akıbetinin ne olduğu konusunda kimseler haber almadı.
Sadr’dan sonra da örgüt bir hayli zaman lider sıkıntısı çekti.
Beka’a kampları
Arafat’ın kurmayları binlerce Şii militanı Beka vadisindeki kamplarda silahlı eğitimden geçirdi. Beka vadisi tüm Ortadoğu’da faaliyet gösteren örgütlerin askeri eğitim yuvasıydı.
Öyle ki, Hasan Cemal “Kürtler” kitabında Beka vadisinden bahsederken, “Ölüm ve yaşam parantezi burada o kadar dardır ki, birine sırtınızı dayadığınız zaman, ayağınız hemen öbürüne değiverir” diye bahseder.
1982 yılında İsrail bir kez daha Lübnan’a girdi. Ancak bu sefer İsrail tankları Beyrut sokaklarına kadar ulaştı.
İsrail ordusundan destek alan Faranjist Hıristiyanlar, Sabra ve Şatilada binlerce masum müslümanı kadın çocuk ayırt etmeden öldürüp, katlettiler.
Ortaya çıkan tablo karşısında kendine durumdan vazife çıkaran Humeyni üç bin kadar seçkin devrim muhafızını, sivil olarak Lübnan’a sokmayı başardı. Amaç Şii gerillaları hızla örgütleyip, İsrail ile Lübnan topraklarında yüz yüze savaşmaktı.
Artık Lübnan’da Hizbullah’ın temelleri resmen atılmış ve savaşçı kadro Beyrut’a girmişti.
Aynı dönemde Şii Emel Örgütünün askeri kanat sorumlusu, iyi eğitim görmüş Şii lideri Hasan Nasrallah da bir anda İran’ın dikkatini çekti. Hizbullah, genç Nasrallah’a askeri kanat sorumluluğu görevini teklif etti. Nasrallah teklifi kabul edince, geride kalan Şii Emel Örgütü militanları da liderlerini takip etmekte tereddüt etmediler.
Nasrallah bu görevi devraldığında henüz 30 yaşındaydı.
Fadallah ruhani lider oluyor
Halk arasında sevilen ve Beyrut varoşlarındaki verdiği vaazların çığırtıları tüm Lübnan’da yankılan Necefli Şii mollası Fadallah, Hizbullah’a yeşil ışık yaktı. Verdiği telkinler Lübnan Müslümanlarını akın akın Hizbullah’a yönlendirmeye başladı. Örgütün ruhani liderliğine yükselen Fadallah siyasi konulara da son derece hâkimdi. Hizbullah artık askeri kanadına, çok geçmeden siyasi yelpazeyi de eklemişti.
Örgütün ilk genel sekreteri pek öne çıkmayan bir Lübnanlı olan, Emel örgütünden kopup gelmiş Suphi El-Tüfeyli oldu. Örgüt partileşme kararı alıncaya kadar da bu görevi yürüttü. Partileşme sürecinde ise istifa ederek, koltuğunu Abbas Musevi’ye bıraktı. Musevi 1992 yılında İsrail helikopterlerinin fırlattığı roketlere hedef olarak, bir suikastla hayatını kaybetti. Bu olay sonrasında örgütün başına askeri kanat sorumlusu olan Nasrallah geçti ve halen de örgütün liderliğini sürdürüyor.
İsrail Hizbullah’ın amacının Lübnan da bir İslam devleti kurmak olduğunu söyler, Nasrallah ise her seferinde amaçlarının sadece İsrail’i Lübnan’dan kovmak olduğunu söylüyor.
1975’de başlayan Lübnan iç savaşı 1990 da sona erdi.
İsrail’in güney Lübnan’ı işgali 2000’de sona erdirdi.
Hizbullah işgal boyunca, güney Lübnan da İsrail ordusuna rahat bir gün bile geçirtmedi.
Hizbullah pek çok batılı ülke ve ABD tarafından terör örgütü olarak tanımlanırlar.
Ancak faaliyet gösterdiği Lübnan’da, Lübnan halkı tarafından oldukça sevilirler.
Hizbullah’ın halk arasında destek bulmasındaki bir diğer neden de Lübnan genelinde çok sayıda hastane, aşevi, okul, yurt yaptırıp, tüm halka Şii, Sünni, Hıristiyan ayırt etmeksizin hizmet götürmesi asıl nedenidir.
Bu savaş süresinde Lübnan halkı da bir nevi Hizbullah’tan dolayı terbiye edilmeye çalışıldı.
Ne var ki bu girişim ters tepti.
Hizbullah’a Lübnan halkı, sizin yüzünüzden başımıza neler geldi demek yerine iyi ki Hizbullah varmış yoksa İsrail bize neler yapacak havasını görüyoruz.
Hizbullah’ın Lübnan parlamentosunda çok sayıda milletvekilleri bulunmakta.
Lübnan’ın Hıristiyan devlet başkanı Emil Lahut tarafından Hizbullah lideri Nasrallah çok sevilir.
İsrail’in saldırıları sonrası Hizbullah’a olan bu ilgisini yine kesmedi ve Almanya’da yayınlanan Focus dergisine Hizbullah için ulusal direniş hareketi sıfatını kullandı. Eğer 1975–90 yılları arasında 15 yıl süren iç savaşta Müslümanlara karşı savaşan Lübnan Hıristiyanlarını hatırlarsak, bu desteğin değeri çok daha iyi anlaşılacaktır.
İsrail saldırı sonrası kesin olan şu ki Lübnan halkı daha çok Hizbullahlaştı..