Haberkonya

Üye Girişi | Üye Olmak İstiyorum

Konya
36 °C

Perşembe,
18 Nisan 2024

:. Haberler

:. Gruplar

Hava

Söyleşiler

Yazarlar

	Kim Saldırdı Kim Savundu?
	Hakan Bahçeci ( hakanbahceci@mynet.com )

Son günlerin beynimizin içinde oluşturduğu ürpertici ve şüphe dolu soru cümlelerinin sonuna soru işaretinin yanına birde ünlem işareti koymak gerekli oluyor.

Ülkede hangi alana ve olaya bakarsanız bakın bir saldırı ve savunma hattının oluştuğunu görebilirsiniz. Kimi adi olaylar bile fırsat bilinerek en ilgisiz noktalara hücum etme imkânı olarak kullanılabiliyor.

En son bir tarikat ya da “cemaat” ismi vasıtası ile tarikat tartışması alevlenmiş görünüyor. Esasen tartışmanın tarikatların özü ile ilgili değil de daha çok dinin tartışmanın odağına konmuş olduğuna şahit oluyoruz. Elbet din denince bu ülkede en çok tartışılan ve bence yıpratılmaya çalışılan din maalesef İslam oluyor.

Tarikat tartışmaları tekrar gündeme gelince medya ve yapımcılar hemen konuyu ekranlara taşıdılar. Elbet konunun tartışılıp doğru bilgiler ile izleyicinin bilgilendirilmesi arzulanan bir gelişmedir. Ancak tartışma kültürünün henüz kemaliyle toplumumuzda oturmadığı da bir vakıadır. Konu ile ilgili önemli iki haber kanalında aynı saatlerde tarikat konulu tartışma programları yayınlandı. Her iki programında oldukça ilginç, pozitif diğerine göre negatif yönleri vardı.

Programın biri Can Dündar diğeri ise Ahmet Hakan tarafından sunulduğunu belirterek programlarla ilgili birkaç noktayı değerlendirmek isterim. Programa konuk olan hiçbir konuğun adını zikretmeyeceğimi de hatırlatmış olayım.

Tartışmayı başlatan olayın vuku bulduğu tarikattan yola çıkarak tarikatların tanımı, tarihsel süreci, günümüzdeki durumları ele alındı. Can Dündar adı geçen tarikata mensup bir konuğu ağırlayamamanın güçlüklerini haylice yaşadı. Ahmet Hakan meslektaşım dediği konuğunun tartışmayı sataşmaya çevirmesine engel olmakta zorlandı. Can Dündar o buğulu sesini diğer belgesellerde olduğu gibi etkili kullanamazken, verdiği süre ve cevap haklarında oldukça başarılı idi. Ahmet Hakan daha çok sorgulayıcı olmayı tercih etti.

Konuklardan bazıları tarikatları ve dini cemaatleri mutlak bir tehdit olarak gördüklerini ifade ettiler. Ancak tehdidin boyutu ya da şekli hakkında sağlıklı yaklaşımlar göstermediler. Yasaklamanın çözüm olmayacağı noktasında hemen her konuk hem fikirdi, meydana gelen olayların münferit ve kriminolojik olaylar olduğu da vurgulandı.

Sonuç bölümünde gelinen noktada oluşan çözülme, yozlaşma, bozulma vb. durumlarının nasıl çözüme kavuşabileceği hakkında çeşitli görüş ve önerilerde ortaya atıldı. Her konuğun olumlu yaklaşımları, doğru bilgi vermeleri, akılcı çözüm teklifleri oldu. Kısaca hatırlatmaya çalıştığım bu programların takip edenler tarafından ilginç bulunduğu kanaatindeyim. Programlar geçen yılların tartışma programlarına göre daha sade ve kavga ortamından uzak gerçekleşti. Ayrıca kim saldırıda idi kim savunuyordu doğrusu tam anlaşılmadı belki de bu; tercih ve istediğini kabullenmeyi seyirciye bırakabilmenin doğru yolu idi.

Olayın bu yönü ile birlikte diğer taraftan eksik kalan birçok noktanın da bulunduğu su götürmez bir gerçek. Konu; çok boyutlu, dinin anlaşılması ve yaşanması ile direk ilgili. Konukların düştüğü yanılgı da sanırım burada idi. Her konuk kendi bakış açısına göre olayın anlaşılması inancında. Özellikle karşı duruş sergileyenler kimi zaman saldırı, kimi zaman çok küçük olayları örnek göstererek aşağılama, kesin ret gibi tavırlara girdiler ki çözüm bu anlayışta tıkanıp kalabilir.

Her olayda olduğu gibi doğrunun bende de olamayabileceğini anımsayarak teklif ve öneriler getirmek daha akılcı ve sağlıklı olur. Konu çok yönlü ve özellikle akademik ve bilimsel yönü ile toplumsal yönü de göz ardı edilmemeli.

Bu arada her iki kanaldaki programı kanal değiştirerek takip etmeye çalışırken keşke her iki sunucu bu konuklarla aynı anda tek bir program gerçekleştirebilseydi demekten kendimi alamadım.