İnsan çoğu zaman gelip geçtiği hastanelerin içinde neler olup bittiğini nelerin yaşandığını nice hayatların yanıp söndüğünü bilmez bilemez, ancak hastanelere yolu düştüğünde o zaman birebir yaşanan gerçekleri müşahede etme imkânı bulur. Allah kimseyi hastanesiz koymasın kimseyi oralara muhtaç etmesin.
Hastane hapishane gibi ortamlar, insanların hürriyet ve sıhhate mahkûm kaldıkları yerler. Toplumsal hayatın sürekliliği için her iki sosyal kurum da bir gereklilik.
Hastanelerde çalışan temizlik elemanından hasta bakıcısına, hemşire ebesinden laborantına acil ambulans şoföründen, idarecisine hastaya derman olan pratisyen hekiminden profesörüne kadar hepsi aslında toplumun en değerli en çok hürmet ve saygıya layık insanları.
Ben hepsisinin kıymetini bizzat yaşayarak müşahede ettim. Onlarla birlikte sabahladım. Onların ne kadar cansiperane fedakârca hastaya koştuklarını gördüm.
Hastanelerde görev yapan fedakâr insanların hepsi kıymetli ama hemşirelerin yeri bir başka.
Herkes sıcacık yatağında uyurken onlar görevlerinin başında sabahlarken tek düşündükleri hastalarının ateşi tansiyonu ve serumu.
Sağlık ve selamete erdikten sonra insanlık görevlerini yerine getiren hayırsever insanlar var.
Bu insanlar hastane yaptırıyor gücü nispetinde yardım yapıyor. Hele hele bazıları var ki, hastane sağlık ocağı yaptırmaya gücü yetmese dahi bir oda tefriş ediyor bir sağlık cihazı bağışlıyor bir acil servisi hizmete koyuyor. Böylesi değerli insanlarımız var.
Biz bu insani gelişmişlik düzeyimizle zaten medeniyetler kurmuş bir millet olabilmişiz.
Yarın bu konuya devam edeceğim.