Epeydir yoğun telaşeden rutin yazılarımı yazmadım. Biraz ara vermek zorunda kaldım.
Bugün herkes bir tatlı telaşe içinde.
Malum bayram yazısı ağır ciddi boyutta olmaz.
Bugünlere mahsus yazılar adı üstünde geyik muhabbetine kaçar.
Bizde bugün bu tarzı deneyeceğiz.
Gerçi bu işin erbabı değiliz ama bizim sitedeki anlı şanlı geyik yazarlarımız sakın alınıp kırılmasın.
Geyik muhabbeti nerden çıkmış inanın bende bilmiyorum.
Sanırım bir mevzu anlatırken konudan konuya geçişli bir durum anlayacağınız.
İşte öyle bir şey herhalde.
Bir arkadaşım vardı İstanbul’da.
Kendisi Alanyalı idi.
35 ine gelmesine rağmen müzmin bekârdı.
Bir gün İstanbul Şile sahillerinde bir iş için bulunurken tesadüf gönlünün sultanını buldu da, müzmin bekârlıktan kurtuldu.
Yıllar sonra bir bayram dönüşü Bolu dağlarında karşılaşmıştık da hal hatır sorup hasret gidermiştik.
Adı üstünde bu bayram yazısı olacak ya,
Adı üstünde geyik türü.
İlgili ilgisiz daldan dala bir sürü konuyu bir şekilde kompoze edip okuyucuya anlatacaksınız ya.
Bizim Alanyalı Recep bir tuhaf adam idi.
35 ine kadar bekâr kalması değildi tuhaflığı.
Aslında akıllı mektep medrese tahsili yapan biri idi.
İstanbul Üniversitesinde Çalışma Ekonomisi Master örgencisi idi kerata.
Hatta bana tez konusu dokümanlarını tercüme ettirirdi.
Tez hocası da hazır en son tarihli Avrupalı hocaların görüşlerini pat diye bedava sahiplenir, ”kes, kopyala, yapıştır” metodunu uygulardı.
Bu günde ne göreyim bir doçent hanım kardeşimiz cep telefonu ile İngilizce kopya çekerken bir meslektaşının gammazlamasıyla dünya aleme haber olmuş.
Vah vah.
Bu kadın kısmı kopya çekmesini oldum olası bilmezler.
Benim öğrenciliğim zamanında kopya çekmenin ne olduğunu ben çok iyi bilirdim.
Nihat Müftüoğlu isminde bir ortaokul ve lise arkadaşım vardı.
Şimdiki Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Haşmet Okur, o vakitler bizim Ahlak dersi hocamız idi.
Nihat çaktırmadan çok güzel kopya çeker kimsenin ruhu bile duymazdı.
Benim yan sıramda oturur yaptığı tüm muzırlıkları görürdüm.
Bir gün Tabiat bilgisi mi yoksa biyoloji dersimi tam bilemeyeceğim bir dersten sınav oluyoruz.
Ben hocanın kürsüsünün önünde tek başınayım sırada.
Sınıflar en fazla 26 kişilik.
Soru “hücre yapısını şematik olarak çizip açıklayınız.”
Baktım bizim Nihat almış kitabı önüne hücrenin şemasını olduğu gibi çiziyor yazılı kâğıdına.
Bende hata yapmayım diye tereddütte kaldığım bir yeri emin olmak için o hain işe tevessül etmezmiyim.
Komşusundan huy kapan ayranına su katarmış ya.
Bizde kopya çekelim derken ay akşamdan doğdu.
Bir baktım bizim hoca İsmet Kunt, kırmızı kalemle yazılı kâğıdımı işaretledi.
Bu benim öğrencilik hayatımın ilk ve son kopyası oldu.
O yıl sınıf tekrarı yapmak zorunda kaldım Hocam İsmet Kunt sayesinde.
Ha bizim Alanyalı Recep’te kalmıştık.
Onun geyik seyahatleri olurdu.
Hafta sonu tatilinde Üsküdar Bağlarbaşı taraflarında Topkapı’dan gelen bir yolcu otobüsüne rasgele biner, rasgele bir şehre gider, pazartesi günü sabahı otobüsten iner mesai aracına biner işe gelirdi.
Böylelikle gezip görmedik il ilçe bırakmamıştı.
Aslında bu yazıyı bana münasip görmeyen arkadaşlarımın uyarılarına rağmen Lokman’a atıyorum.
Geyik muhabbetinden ne ders çıkar?
Adı üstünde.
Hiçbir sonuca direk bağlantı yapılmaz.
Bizim millet ciddi konulardan sanırım usandı.
Son olarak uzun yol yapacak arkadaşlara sözüm aman şekeri fazla kaçırmayın.
Hatalı sollama yapmayın.
Sevdiklerinizi üzmeyin.
Yazıyı burada noktalarken hepinizin bayramını tebrik ediyorum.
Hayırlı bayramlar diliyorum.
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 4 yorum
yapılmış )
Elbette ki hoş olmuş, lakin geyik cinsinin soyunu tüketmemek gerek. Zira, tükenirse, geyikçigiller malzeme bulamayacak sayın Azılıoğlu. Her zaman sizi takdir ediyoruz, saygılar...
Günümüz yaşam tarzı lıght-hafif konuları öne çıkarıyor.Sizinde bu yaklaşıma ayak uydurmanız dogrusu biraz yadırgadım.Ama sonra bir kez daha okuyunca hoşuma gitti.
Valla mustafa abi hakketten geyik olmuş hani derler ya daldan dala ama güzel tabi anlayanaydı bu yazı
seni ciddiyetin gibi ciddi yazılarla takip etmek isteriz