Nazireye bayılırım. Hele ustaca yapılanlara şapka çıkartırım. Divan edebiyatına saygım ve ilgim oradan gelir.
Nerede usta bir söz görsem hemen bir yerlere yazarım onu ki, yeri geldiğinde hatırlaması kolay olsun.
Dili iyi kullanan, kendisini iyi ifade eden ve taşlara ustalıkla yanıt verenlere ise hep imrenerek bakarım. Türkçe bu açıdan sonsuz güzellikleri bünyesinde barındırır.
Nihat Sami Hoca’nın “ Türkçe büyük bir dildir, çünkü Türkçe bir imparatorluk dilidir. Her dil büyük dil olamaz, çünkü her millet imparatorluk kuramaz” lafınıda bu yüzden her fırsatta dilere getirerek dilin önemini anlatmaya gayret ederim.
Dile saygımdan asla yazar olduğumu iddia etmedim. Hep kalem oynatmaya kendimizi yetiştirmeye çalışıyoruz dedim. Gazetede yazarken de öyle oldu, Haberkonya’da yazarken de.
Fakat yazar olduğunu iddia edenlere de, gerek yazılarını okurken, gerekse okuduktan sonra hep şu hikayeyi anlatmayı istediğim çok olmuştur.
Dikkatle okuyun…
Keçecizade lakaplı bir divan şairi küçük bir şehre ziyarete gidiyor. Bu ziyareti duyan şehrin varlıklılarından birisi uşağını çağırıp “var git, şehre bir şair gelmiş, şu şiirleri kendisine ver, bunlar efendimin de, bakalım şiirlerimiz hakkında ne diyecek” diye uşağının eline bir çuval şiirini tutuşturmuş.
Uşak Keçecizade’ye gidip efendisinin söylediklerini aktarıp çuvalı şaire vermiş ve birkaç gün sonra fikrini almaya gitmiş Keçecizade’nin.
Keçecizade torbayı uşağın eline vermiş ve demiş ki “efendine söyle perhiz yapsın öyle gel”
Uşak efendisine gitmiş ve şair bunu söyledi diye Keçecizade’nin cevabını efendisine aktarmış. Bir hafta sonra uşağın elinde bir çuval şiir, yine şairin kapısını çalmış. Çuvalı görünce şair “efendine söyle perhiz yapsın da öyle gel” diyerek kapıyı uşağın suratına kapatmış.
Bu olay birkaç kez daha gerçekleştikten sonra uşağın son ziyaretinde Keçecizade “efendine söyle perhiz yapsın öyle gel demedik mi sana” deyince, uşak “efendim, efendim perhiz yapa yapa bir deri bir kemik kaldı, daha ne kadar yapacak” diyor. Bunun üzerine Keçecizade lafı yapıştırıyor: “be adam efendin perhiz yapıyor da bunca cerahat kimden çıkıyor”
Üzerine laf koymasak yeridir.
Dedim ya dili iyi kullanmak er kişinin harcıdır.
Derdim kimseye mesaj göndermek değil. Ama bu hikayeyi dikkatle okuyunuz.
Dönemin büyük ozanı Şeyhülislam Yahya, ünlü hiciv üstadı Nefi'yi över gibi yapıp şu sözlerle hicvediyor:
Sözleri Seba-i Muallaka'dır
İbnül Kays kendidir, kafir
Yani Şeyhülislam Yahya efendi Diyor ki : Nefi; İslam öncesindeki Arap ozanlarının en büyüğü sayılan İbnül Kays düzeyinde bir ozandır. Bunu derken, kafir sözcüğünü hem övgü, hem de dinsiz anlamında kullanıyor ki dil bu kadar güzel kullanılır.
Tabi Nefi altta kalmaz hemen müftü efendiye cevap veriyor:
Bize kafir demiş Müfti Efendi
Tutalım ben diyem ona Müselman
Varıldıkta yarın Ruz-ı Ceza'ya
İkimiz de çıkarız orda yalan
Nefi burada Şeyhülsilam Yahya’ya: Müftü Efendi bana kafir demiş; ben de ona diyeyim ki o Müslüman. Lakin öbür dünyaya varınca ikimiz de çıkmaz mıyız yalancı? diyerek ağır bir şekilde cevap veriyor ki işte dilin bir başka güzel kullanımı.
Kendisine kibarca kafir diyene, aynı ustalıkla 'Kafir sensin!' diyor kısaca.
Gelelim divan şiirinden Formula 1 mevzuuna.
Bazı yazar yahut şarkıcı taifesinde şöyle bir huy olagelmiştir. Popüler, yahut halk tarafından ilgi gören birisine sataşırlar ki o reytinglerden kendilerine pay çıkarsınlar. Formula 1’le beni ilişkilendiren Lokman’ın hesabı buna benzemiş.
Bu sırada da bizi güçlü olanın yanında olmakla suçlamış.
Bizim Formula 1’e yabancı olmadığımız doğrudur. Lakin güçlünün yanında olduğumuz iddiası yersizdir.
Ömrü hayatımda bu Schumacher denilen muhtereme hep ters bakmışımdır ki nedeni Anadolu insanı olarak mazlumun yanında yer alma refleksimizdir.
Nitekim deliliği yüzünden Montoya denilen adama BMW’de iken bel bağlamışlığım, sonrasında kendisinden de soğumuşluğum varıdr.
Elbette “Kimi”yi tutacağız…
Şimdi bu kardeşimiz, ben bilmiyorum sen söyle, edasıyla yazınca bizde köşe yazarı havasıyla cevap verelim diye düşündük.
Değerli dostum. Ben kendi adıma Kimi’yi tutacağım. Yani namı diyar buz adam Kimi Raikonen’i.
Kendisiyle tanışmışlığım akrabalığım yoktur. Ancak nedense bana pek bir beyefendi görünmektedir.
Benim tercihim Kimi’den yana. Sen kendine nasılsa tutacak güçlü birisini bulursun.
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 2 yorum
yapılmış )
lokman beye teşekkür etmek lazım lay lom yazıların haricinde bilgi ve mesaj ağırlıklı yazılar da yazabileceğinizi gördük, kaya ağır gelmiş size ama kazanan burda okuyucu. Yazınızda alıntı yaptığınız değerler, popülerlikle değil kalemlerinin gücüyle, halka birşeyler vererek gelmiştir, halkda onları yüceltmiştir. Onlar kadar olmak gayeniz olmayabilir belki ama kalem oynatan kişi cürmü kadar yer yakmalı. Saygılarımla