|
|
|
Değerler ve kavramların karıştığı ülkemizde iyinin ve doğrunun kötü sayıldığı küfrün alkışlandığı ortamlar oluşturur oldu dünyamızı.
Yaranmaya çalıştığımız batılıların ise bizleri görmek istediği tablo oldukça ilginçtir.
Türkiye’nin Avrupa’nın gözünde büyüdüğü ve kahraman ilan edildiği alanlara bakınca bu tablodaki resimler niyetin özünü gösteriyor.
Ya içimizdeki vatan hainlerini Nobel’le ödüllendiriyorlar yada Osmanlının torunlarını yarı çıplak olarak karşılarına diktikleri güzellik yarışmalarıyla beğeniyorlar bizi.
Kraldan fazla kralcıların çokça olduğu ülkemizde bu istekler kuşkusuz Batı dünyasının amaçladığından bile çok yerine getiriliyor.
Bu kavramlara arsında en çok ciddiye alınan, bana da en komik geleni ise güzellik yarışmaları.
Güzellik kişiye göre değişen bir kavram olmasına rağmen nasıl birkaç kişinin oluşturduğu bir jüri Dünyanın en güzel kızını belirleyebiliyor anlayamıyorum.
Birinci olan bayanın başındaki taç çok çocukça. Hani küçükken kızlar aralarında oynar, kraliçe olurlar başına taç takarlar yaa onu anımsatıyor bu gösteriler.
Yaşanan ahlaki erozyonun boyutu bir yana, güzelleri seçmek için atılan yüz binlerce cep telefonu mesajıyla oluşturulan para çarkını ve nedense çoğunluğunu zengin iş adamlarının oluşturduğu jüri ve seyirci topluluğunun çağdaşlaşmayla alakasını kurabilmek mümkün değil.
Güzellik yarışmalarını ülkemiz ve İslam ülkeleri açısından incelediğimizde ise ne Müslüman doğulu nede Hıristiyan batılı olabilmiş arda sıkışmış insancıkların acınacak durumu gözüküyor.
Örneğin açlıktan binlerce insanın öldüğü Nijerya medeniyetin yolunu güzellik yarışmasında arayınca büyük bir belayı başına sarar.
Nijerya'nın saçı uzun aklı kısa ''First Lady''sinin dünya güzellik yarışması için kendi ülkesini önermesiyle başlayan tartışmalar yerel bir gazetede ''Hz. Muhammed hayatta olsa yarışmacılardan birini kendine eş seçerdi'' sözlerinin yayınlamasıyla kanlı çatışmalara dönüşür.105 kişinin öldüğü yarışma da Londra'ya alınır.
Diğer İslam memleketlerine baktığımızda ise Müslüman kadınını medeniyle tanıştırdığını iddia eden Avrupalıların, sömürgesi olan İslam memleketlerinde kültürel asimile programlarını güzellik yarışmalarıyla gerçekleştirdiğini görüyoruz.
Ülkemizde güzellik yarışmalarının ise ilginç bir seyri var. İlk güzellik yarışmasını 1927’de yaptık.
Cumhuriyet gazetesi bünyesinde gerçekleştirilen yarışmanın amacı Türk kızlarının güzelliğinin Avrupa’ya göstermek.
Abdülhak Hamid, Halit Ziya, Hüseyin Rahmi, Mesut Cemil'e ve Peyami Safa gibi ünlü isimler bu seçimde görev alarak jüri üyeliğinde bulunmuşlar.
Ne acıdır ki (?) 3 yıl üst üste güzellerimiz dünyada dereceye giremez. Beklenen zafer üç yıl sonra Keriman Halis'i ''Dünya güzeli'' tahtına oturmasıyla elde edilir.
Keriman Halis’i dünya güzeli seçerken jüri başkanının yaptığı konuşma ise hala hafızlarda tazeliğini korumaktadır.
Kürsüye gelen başkan jüri üyelerine “Sayın jüri üyeleri, bugün Avrupa’nın zaferini kutluyoruz. Yüzyıllardır dünya üzerinde hâkimiyetini sürdüren Osmanlı imparatorluğu artık bitmiştir. Onu Avrupa bitirmiştir. Bu sene güzellik kraliçesi seçmiyoruz. Bu sene İslam’ı ve Türkleri yenmenin zaferini kutluyoruz. Avrupa’nın zaferini kutluyoruz” diyerek devam eden konuşmayı yapar.
Zaferi adından bile korktukları Osmanlı’nın kızını yarı çıplak karşısına dikebilen Avrupalının mı yoksa gelişmek adına böyle bir organizasyona giren bizlerin mi kazandığı sorusunun cevabı bugün bile tartışılıyor.
Güzellik yarışmaları deyince aklıma gelen ilk isim nedense Hüseyin Üzmez olur benim. Okumaları noktasında insanlara ısrarla tavsiye ettiğim Şu Bizimkilerin meşhur yazarı Hüseyin Üzmez.
Güzellik yarışmasını düzenleyen meşhur Sabataist Ahmet Emin Yalman’ı sırf bu nedenle vurmuştu.
Bu uğurda yıllarca hapis yatan ve türlü işkenceler gören Üzmez şimdilerde mantar gibi türeyen bu yarışmalar hakkında ne düşünüyordur bilemem
Ama vaktiyle bir güzellik yarışması uğruna hayatlarını harcayan insanların yerlerine şimdilerde Türk kızının Hıristiyan Avrupalılardan bir farkı kalmadan yarı çıplak vaziyetteki durumunu, ekranları karşısında keyifle izleyecek kadar şuursuz bir Müslüman Türk milletinin olduğunu iyi biliyorum.
|
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 3 yorum
yapılmış )
|
şu meşhur jüri üyesinin ''itirafının'' kaynağını gösterir misiniz? bulamazsınız çünkü yalandır. avrupalının bu kadar basit konuşacağını sanmakla herşey yokuş aşağı gitmiyor mu zaten hanımefendi? |
|
|
|
''nede'' is wrong the right form is ''ne de'' please don`t make mistakes, because you are a writer. (10. Pargr.) |
|
|
|
Sabataist o şekilde yazılmamakta..
Sabetaist doğru yazılım şekli.. |
|
|
|
|
|
Yazarın Tüm Yazıları |
|
|
|
|
|
|