 |
SALI 20:30 KINALI KUZULAR |
Nadide Ü.Altıparmak ( ) |
|
Bu tarihin ne anlam ifade ettiğini merak ettiniz, zannımca. Bu tarih ‘Çanakkale Geçilmez!’ dedirten yiğitlerden bazılarının yaşadıklarını konu alan TRT ekranlarında yayınlanmaya başlayan ‘Kınalı Kuzular’ adlı dizinin, yayın günü ve saatidir. Tanıtımının yapılmaya başladığı günden beri bendeniz, merakla bekliyordum bu diziyi.
Öncelikle TRT yönetimini ve bu yapımda emeği geçen herkesi tebrik etmek lazım. Reating kavgası yüzünden herkesin salya sümük gözyaşı döktüğü, kimin elinin kimin cebinde olduğunu anlayamadığımız İstanbul gecelerinin Televizyonlarımızda raks-ı endam ettiği bu kirlilikte ve acımasız rekabette; izlenme kaygısı gütmeden, dizi öyle yapılmaz böyle yapılır diyerek, halkın TRT’ye güvenini boşa çıkarmayan duyarlı yöneticilerimize ve dizide emeği geçen herkese, şükranlarımı sunarım.
Salı günü TRT 2’de akşam haberlerinde dizinin tanıtımı için haber yapılmış. Yönetmenin konuşması beni çok etkiledi. Meslektaş olarak gurur duydum. Bu memlekette vefa kelimesi, bazıları için hala semt adı değilmiş, çok şükür.
Bence bu diziyi 7’den 70’e herkes izlemeli, kenetlenmeli. Bugünlere nasıl geldiğimizi bir kez daha hatırlamalıyız. Dün dündür bugün bugündür, demek bu topluma pahalıya mal oldu, haksızmıyım.
Tarih ve Düşünce Dergisi’nin Şubat 2000 sayısında yer alan araştırma sonucu dikjkat çekicidir. 27 ülkede 32 bin öğrencinin katıldığı çok geniş bir kamuoyu araştırmasında, Tarihi ile en az ilgilenen ve Tarih öğretmenlerini en az dinleyen ve itimat etmeyen öğrenciler Türk çocukları çıkmıştır. Ki araştırmanın adı ‘Gençlerin Tarih bilinci üzerine karşılaştırmalı Avrupa Projesi’dir. Avrupa Birliğine giriş sürecinde uzatmaları oynayan Türkiye için ne vahim bir tablodur, bu. Diyeceksiniz belki araştırma sonucunun yayınlandığı tarihten bugüne 6 yıl geçmiş bu tablo değişmiştir diye. Hemen hatırlatayım Tv’larda resmi bayramlarımızla, önemli günlerimizle ilgili tarihler sorulur, 29 Ekim’in ve 23 Nisan’ın tarihlerini bilemeyen insanları içimiz parçalanarak izleriz. Buda hala istenen düzeyde olmadığımızın kanıtıdır, bence. Değişmeyi umut etmeyelim, emek verelim. Popüler kültür ile yetiştirdiğimiz çocuklarımız en azından popüler kültürün bir aracı olan dizilerle tarihini öğrensin, merak etsin. Gelecek bölümde benim bu köşeden daha önce sizlere aktardığım, bir çoğunuzun bildiği efsaneleşmiş hikaye konu edilecek, kaçırmamanızı tavsiye ederim.
Kınalı Kuzular ile ilgili internet sayfalarına baktığımda, Vehbi Vakkasoğlu’nun
vesilesi ile milyonların haberdar olduğu yakın tarihimizde yaşanmış olay yer alıyor.
İbret ile okuyalım ve okutalım …
Japon eğitim sistemine ilgi duyan Türk hükümeti, inceleme yapmak üzere pedagoglardan oluşan bir Japon heyetini Türkiye'ye davet eder. Bu heyet ülkemizin çok değişik yerlerinde incelemeler yapar. Tüm bu çalışmaların sonuçlarını sunmak üzere Milli Eğitim Bakanı ile birlikte, Başbakanı ziyaret ederler. Japon heyetinin tespiti kısa ve kesindir: ''Sizin gençlerinizde milli bilinç yok!'' Bu sonuç, Türk yetkililer üzerinde şok etkisi yapar. Biraz şaşkınlık, biraz da hayret içinde sorarlar: ''Peki siz Japonlar, gençlerinize milli bilinç verme adına ne yaparsınız? Hangi programı, nasıl uygularsınız?'' Bunun üzerine Japonlar oldukça ilginç ve bir o kadar da düşündürücü şu cevabı verirler: ''Biz sizden aldığımız 'Amin Alayı' (Osmanlılar'da çocuğun yaşı 4 yıl, 4 ay, 4 gün olunca eğitime başlanması töreni) ile eğitime giriş yaparız ve eğitime şok testler uygulayarak başlarız. Bu çocukları uçak kadar hızlı giden trenlere bindiririz. Çok katlı yollardan geçiririz. En üstün teknolojiyle ve robotlarla çalışan dev fabrikalarımızı gezdiririz. Bu baş döndürücü teknoloji karşısında sarsılan ve şok olan çocuklarımıza deriz ki: ''Gördüğünüz bu hızlı trenleri ve üstün teknolojiyi sizin atalarınız yaptı. Eğer siz daha çok çalışırsanız, daha hızlı giden ulaşım araçları yapar, daha üstün teknoloji meydana getirir, daha gelişmiş ve modern fabrikalar kurarsınız.'' Daha sonra bu çocukları Hiroşima ve Nagazaki'ye götürüp gezdiririz. II.Dünya Savaşı'nda atom bombasıyla yerle bir edilen bu bölgeleri biz, gelecek nesillere ibret olsun diye aynen koruruz. Atom bombasıyla hiçbir canlının ve bitkinin yaşayamaz hale geldiği bu yerleri çocuklarımız büyük bir dikkatle ve hayretle seyrederler. Gördükleri onların taze hafızalarında hiçbir zaman silinmeyecek derin izler bırakır. Ve yine deriz ki: ''Eğer siz çalışmazsanız, vatanınızı korumaz, milletinizi sevmezseniz, birlik ve dirlik içinde olmazsanız; işte böyle düşmanlar sizin ülkenizi yine bombalar, yakar, yıkar ve yaşanmaz hale getirir. Ama çalışırsanız, güçlü olursanız düşmanlar size saldırmaya cesaret edemezler. Vatanınız yücelir, milletiniz yükselir. Dünyadaki bütün insanlar size saygı duyarlar. Artık çalışmak ve çalışmamak konusunda kararınızı siz verin.'' Bu ikinci şokla çocuklarımız kendilerine gelerek iyi ve çalışkan bir Japon olmaya doğru ilk adımı atarlar. Böylece milli bilinci de kazanmış olurlar.''
Tam bu sırada orada bulunan yetkililerden biri: ''İyi de bizim Hiroşima ve Nagazaki'miz yok ki'' der ve bunun üzerine şu cevabı alır: ''Sizin binlerce Hiroşima ve Nagazaki gibi değerleriniz var. Bizimkilerden çok daha etkili tarihi bölgeleriniz var. I. Dünya Savaşı içinde meydana gelen ve bir metrekareye 6 bin merminin düştüğü, 250 bin gencinizin vatanı için can verdiği Çanakkale Zaferi'nin kazanıldığı bölgeler; çocuklarınız ve gençlerinizin şok olması için yeter de artar bile… Dünyanın en gelişmiş ve en güçlü ordularına karşı Türkler, olmazı olduruyor ve bütün dünyayı hayretler içinde bırakan bir zafer kazanıyorlar. İnancın, azmin ve iradenin, tekniği yendiğini ispatlıyorlar. Bütün dünyaya meydan okuyorlar. İşte sadece bu olay, bu bölge ve bu zafer dahi gençlerinizin milli bilinç kazanmalarına yetecek niteliktedir. Bu sebeple gençlerinizi gruplar halinde Çanakkale'ye götürüp gezdirmelisiniz. Her Türk genci, Çanakkale Savaşları'nın olduğu bölgeyi mutlaka gezerek görmeli ve öğrenmelidir. Daha sonra onlara demelisiniz ki: 'Sizler birlik ve beraberlik içinde çalışmazsanız, güçlü ve kuvvetli olmazsanız, düşmanlar yine Çanakkale'ye gelirler, ülkenizi işgal eder ve öz yurdunuzda hür yaşamayı size çok görürler…'''
Bizler yaşayalım diye, doyamadıkları hayatlarını biran bile düşünmeden siperlerde bırakan yiğitler onlar… Onlar ki bugün bu saatte sizden vefa ve fatiha beklerler … Vesselam