Türk’lerin yabancı millet ve devletlerle devlet boyutunda siyasi ittifakları irdelendiginde ilginç ironik sonuçlar görülür.Çinliler ile başlayan süreç bugün ABD ile devam ediyor.Osmanlı önce Fransızlarla sonra Almanlarla bir arayış içinde bir çok maceralar yaşadı. Osmanlı Devleti sonrasında İngiltere-ABD ortaklıgındaki Stratejik İttifak ile Yarım asırdan beri çalkantılı krizli bir birliktelik varlıgını sürdürmekte. ABD-İngiltere ortaklıgına karşı denge politikasinın bir geregi olarak can simidi mesabesinde addedilen AB ile Gümrük Birliginden öteye giden çok ciddi bir siyasi ittifak henüz kurulabilmiş degil.
ABD ye alternatif AB tercihimiz şayet olmaz ise ilk siyasi müttefik Çin’in başını çektigi Şanghay İşbirligi Örgütüne bir göz kırpma ne kadar akılcı olabilir.ŞİÖ ile siyasi ittifak kurulabilirmi? Kagıt üzerinde daha dogrusu satranç tahtası üzerinde bir sonraki adım hesap edildikten sonra her türlü hamle düşünülebilir,yapılabilir aslında.
Müttefik ile çıkarlar kesiştigi sürece ittifakta bir anlam olur.Aksi halde çakıştıgında yani ters düştügünde o size müttefik olmaz gizli veya açık tehlikeli bir düşman olur.
ABD ile yarım asırdır sürdürülen Stratejik İttifak İronisi beyinleri ciddi ciddi meşgul etmeye devam ediyor.
1951’de başlayan ilişki ABD Üslerinin ve silahlarının ülkenin en stratejik noktalarına konuşlanması ile bugün gelinen noktada silah lojistik sanayimiz baglamında kendi kendine yeten bir ülke konumundan uzagız. Bunun en tipik yansıması 1964 VE 1974 de yaşanmıştır.Tarihi meşhur Johnson Mektubu ile başlayan süreçte bugün gelinen nokta hiç te iç açıcı degildir.1964 den 1971 yılına kadar Ruslar ile başlayan ticari ilişkiler silsilesi 12 Mart ile sekteye ugramıştır.Agır Sanayi yatırımları Rus Sermayesi ve teknolojisi ile belli bir ivme kazanmışken bu durumdan rahatsız olan ABD,12 Mart Muhtırası sonrası devam eden Kıbrıs Çıkarmasını bahane ederek silah ambargosu uygulamaktan çekinmemiştir.1980, 12 Eylül İhtilalinin arka planında Meşhur Johnson Mektubu vardır.Türk Devleti kendi kendini koruma mekanizması içinde spontane oluşan 1968 kuşagı aslında devletin bekası açısından milli bir harekettir.
Gerçekte zamanın gençliginin beynini meşgul eden Sol ve sag jargonlar işin kılıfından başka bir şey degildir.Eger ki,68 kuşagı sosyal gelenek ve dini baglar noktasında mukaddesatçı gelenege de hitap etseydi karşısında bir antitez olarak oluşan bir güç ile mücadele etme durumunda kalmaz ve hatta hatta 12 Eylül şartları asla ve kat’a oluşmazdı.
Türkiye sıradan bir ülke degil.Sıradışılıgını en başta jeostratejik konumu belirliyor.Bu cografyada 10 asırdan beri kalabilmenin elbette bir bedeli olacaktır.Ülkenin bekası noktasında Siyasi mülahaza ve degelendirme yapılırken meşru iktidarın elini zayıflatacak tutum ve davranışlar hoş kaçmamaktadır.
Sözlerimi baglamak gerekirse Türkiye,1951 de başlatılan ittifakta ciddi bir kırılma işaretlerini vermeye başlamıştır.Bunun en son sebebi 1991 de yapılan Irak’ın işgalidir.Irak’ta yaşanacak gelişmeler ittifakın kaderini tayin edecektir.
Erdoğan Lübnan'daki sert konuşmasında: ''PKK'lılardan Amerikan silahları çıkıyor, artık seyirci kalamayız...'' derken müttefikine de bir mesaj vermiştir.
Kerkük’te yapılacak oylamada bir oldu bittiye Türkiye ne gibi bir refleksle cevap verecektir bunu kestirmek güçtür ama şu bir gerçektir ki,Türkiye 1964 Johnson Mektubu Türkiyesinden kat be kat daha güçlü ve kendi kendine yetebilen kendi kararlarını kendi alabilen bir ülke konumundadır.Kerkük ün özel konumu en az bir Kıbrıs kadar önemli ve vazgeçilmezdir.
Siyasi İttifaklar devletler arasında kurulabildigi gibi bozulabilmelidir de.Türkler bu açıdan köklü bir siyasi tecrübeye sahiptir.Çin,Fransa,Almanya,İngiltere ve ABD ile yapılan ve bozulan ilişkiler enine boyuna siyasi tarih dalında irdelenmeye muhtaç bakir bir alandır.
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 1 yorum
yapılmış )