Çabuk ve tez darılırım. Yüzüm duygularımı ihbar eder.
Küserim. Çehrem renk verir. Çürük armut gibi asılır yüzüm.
Günüme ve yaşadıklarıma kendi rengimi ve coşkumu katma uğraşıma kimileri idealist gibi sözlüklerden aşırma sıfatlar takarlar. Oysa ben iyiye ve güzele öykünmeye çalışırım. Hepsi budur.
Üstüne basa basa realizmden dem vurur arkadaşlarım.
Arkadaşlarım diyorum dostlarım değil…
Realizm: Bize rağmen yaşanan ve kölesi olunan hayattır.
Realizm: Matematiğin egemen olduğu ve merhametin ve şefkatin ve samimiyetin olmadığı buna mukabil her türlü puştluğun, adiliğin, hilenin ve dahi kahpeliğin yaşandığı düzenin adıdır.
Hallac-ı Mansur’a meczup, deli ve dahi denilebilir ama idealist denilemez. Realizmi tanımıyordu zaten. Çorbayı kendine, eti siyah köpeğine –nefsim diyordu köpeği için- istiyordu aşevinden. Hallac-Mansur’u çarmıha gerip idam edenler realistlerdi. Hükümetin, matematiğin adamlarıydı realistler. Ama gelin görün ki bin küsur yıl sonra Hallac-ı Mansur’u ipe çeken realistleri kimse hatırlamazken kendini yaşayan Hallac-ı hepimiz tanıyoruz. Hem o Hallac-ı Mansur değil miydi şöyle diyen: “Öldürün beni! Ben ancak ölürsem yaşayacağım”
Hrant Dink öldürüldü. İyi adamdı. Kendiydi. Güzel bir Ermeniydi.
Dink realist değildi. Realist değildi çünkü realist olsaydı eğer suya sabuna dokunmayan, geçer akçe yazılar yazar, işine bakardı. Ermeni’nin Türk yapılmaya çalışılması gibi akıllara zarar bir anlayışa karşıydı. Ne yazık ki o da “ölünce yaşayacaklardan” oldu…
Ne garip değil mi tarih öldürenleri değil de öldürülenleri diri tutuyor.
Realizm bana Cengiz Han’a rahmet okutan …… Bush’u ve yine realizm bana komşumuz Irak’ta 700 bin insan -Müslüman demiyorum- ölürken susan ve seyreden sözde Müslümanların ne kadar korkak olduklarını hatırlatıyor...
İçim acıyor.
Tebessümü ve güzel sözü şiar edinmiş bir dinin mensubu olarak içim acıyor.
Kendini, kendi rengini arayanlar her daim “kurşunla mı ödüllendirilecek..?”
Teklifsiz ve sonuna kadar güveniyor olmanın karşılığı “Samimi, iyi niyetli fakat gözü kör yolcu…” olmak cümlesiyle mi karşılık bulacak…?
Hayat uzunluğu ile değil ne derece dolu ve heyecanlı yaşanmış olmasıyla bir mana ifade etmez mi?
İnsan olan insan içindeki coşkuyu, rengi, özgürlüğü dışına yansıtmazsa eğer o insan köle değil de nedir..?
İnsan önce ve önce ve yine önce kendini keşfettikten sonra tutup başkalarını keşfetmeye çıkmaz mı?...
Sevgide böyle değil midir…?
Kendini sevmeyen insan başkasını nasıl sever…?
Realizm bana çıkar ilişkilerini, hileyi, desiseyi, kirliliği, suniliği, kepazeliği, kalleşliği, puştluğu hatırlatıyor...
Realizm bana sığ, derinliksiz, samimiyetten uzak insanları ve bir başka insanın kanıyla beslenen korkakları hatırlatıyor…
Realizm bana tok insanların açlara oruç tutmalarını öğütlemelerini hatırlatıyor..
“Köle, köle pazarlarında alınıp satılan değil; kalbi, köle pazarı olandır” der Mihail Nuayme…
İçim acıyor ve bunu söylediğimde Amerikan montu giyen Üniversiteli kardeşim müstehzi bir gülüşle sıtıyor.
İçim acıyor ve acımla büyüyor yüreğim...
Yusuf ile Yakup inek gütmeye giderler. İnek güderken kaybederler birbirlerini. Oysa üvey anaları sıkı sıkı tembihlemiştir, “birbirinizi yitirmeyin” diye. Üvey ana korkusundan evede dönemezler. Birbirlerini bulamayınca da ikisi de Allah’a dua ederler. “Allah’ım ya beni taş et ya da kuş et!...” Yusuf taş, Yakup kuş olur. O gün bu gündür Yakup “Yusuf Yusuf” diye kardeşini arar durur. Ve şimdi her sabah Yusuf diye öten bir kuşun sesi duyulur...
Şimdi bize düşen sabahları Yusuf’un yanında Hrant’ı da çığırmak ve aramak olmalıdır.
Ve şimdi susuyorum! Ve vazgeçiyorum!..
Suskunluğum ve vazgeçişim mağlubiyet değil yeniden ve kendimi yenileyerek bu akıp giden zamana kendi dilimce kayıt düşmek içindir.
Bakmayın yüzümden yenilgi aktığına ben “ya taş, ya kuş” olmak için yola çıktım ve kardeşimlerimi bulmadan geri dönmeyeceğim...!
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 2 yorum
yapılmış )
..ya taş ya kuş diyenlerdenim..belki bir gün kuş olur giderim..özlenen gurbeti çekilen sılaya doğru..yüreği büyük sayın yazarım!yüreğiniz güzelliklerle büyüsün..!
çok haklısınız hocam derin dytgular içinde olduğunuzu anlıyorum .günümüzün tek akımı gibi gözüken realizm dünyasında dediğiniz gibi doğrucuların gariplerin düşenlerin ve de en doğrusu halkın kendinden başka hele de müzlümanların dostu yok gibi görünüyor ki;bu da dünyanın sonunun geldiğini haber ediyor gibi geliyor kanımca...