Kış geldiğinde en önemli hobim; evin önünden inen rampanın buzlandığı günlerde yokuşun başında frene basıp aşağı kadar arabayla kayarak inmektir. Eğer şansım varda karşıma bir araba çıkmazsa bedavaya bihayli mesafe katediyorum.
Bunu arkadaşlarıma anlatınca, beni Erzurum’un meşhur palavra üstadı Teyyo Pehlivan’la bir tutuyorlar. Bu teyyo büyük adammış. Hoş bizim yeteneğimiz Teyyo kadar yok ama…
Kendisini bir hikayesiyle anmak lazım gelir.
Teyo pehlivan bir gün gene gahveye toplamış milleti anladiiirr.
Ola geçende ava çıhdım, canım sıhılirdi. Dedim 3-5 geyik vururam; gez gez bişe yoh. Hava da eyce garardi. Pehlivanam ama ben de insanam; yoruldum. Dedim azacıh oturim, dinlenirim. Kahve hep bir ağızdan: - Eeee
E si bir de bahdım ne görim? İki tene göz böyle. Ama nasi bahir, sinirli sinirli. Neyse gafayi gördüm bişeye de benzetemedim, garanlıh havaaa...
Tüm kahve bir ağızdan eee Teyo? Sonra ne oldi?
Tüfegime uzandım Ne olur olsun vuracağam. Bir de bahtım Ne görim?
Ne gördün Teyoo?
Heç gurşun yoh! Geçen sefer çoh harcamışam bitmiş. Yohh. Neyse, bahtım ele bene tihk tihk bahir. Ben de ona tihk tihk bahdım. Bene doğru geliiiirrr. Ben de pehlivanam nasi gaçim? Ele bekledim o gelsin.
“Bizde öyle büyük karpuz yetişir ki içinde deve sürüleri gezinse yedi sene birbirine rastlamaz..” diyerek tarihe geçmiştir Meşedi.
Lafın burasında hemen belirteyim ki üstatlara saygım vardır ve anlattıklarım en hakiki gerçeklerdir.
Git gel Konya 5 saat…
İki hafta önce Konya ya gitmek için Ankara’dan yola çıktım. İki bucuk saatte Konya’yı yakın ettim. Gönül dostum ateş kırmızı uno’nun kadranı 200 gösteriyor. “Konya yolunun sığ kesimlerinde 180’i buldu bizim araba” diyince bize Teyyo muamelesi yapan arkadaşlara durumu ispatlamak zorunda kaldım.
Allah için kırmızı şimşeğin performansından memnunum. Henüz yolda bırakmışlığı olmamış. Ancak her birlikteliğin bir sonu var. Evlilikler bile bitiyor. Bizim muhabbetinde sonlarına yaklaştık. Ama bunu kendisini rencide etmeden söylemek ve durumu çözmek lazım.
Bu arabanın benle duygusal bağı var. Bir kere kaza yapmadığım, takla atmadığım tek araba o. Tabi mecliste hafifçe sürten üç arabalık yere tek başına girme başarısını göstermiş ağır vasıta şöförü hanım ablamızın vukuatını saymazsak. Bundan önceki iki arabada taklacı güvercindi. Bunun vukuatı yok çok şükür. Ha birde hırsızların iki kapısını açıp teybini çalması var ki, onda şöför hatası söz konusu değil. Belki arka tamponu park yasak levhasına vurmamızda ufak tefek hatamız olmuştur ama, önemsiz ayrıntılar.
Her neyse…
Kıyamıyorum ama çaresiz satacağız. Yalnız isterim ki Konyalı vefalı bir dosta gitsin. Zira kırmızı, benim Konya’yla organik bağımında tescilidir. Kendisine verilen plaka 06 KON şeklindedir ki her babayiğide denk gelmez. Plakanın sağına soluna birde Konya arması taktın mı, ben Selçuklunun başkenti Konya’lıyım diye bas bas bağırıyor.
Tek çözüm satmak değil elbet. Misal bunu verdikten sonra gözüme kestirdiğim 2000 model bir Passat.
Eğer uyanık bir arkadaş varsa aranızda arabaları değişedebiliriz. Söz yormam. Üstüne fazla bir şey istemem. Ufak tefek bir şeylerle çözeriz.
Arabayı satacağım ya. Bunu duyan uyanıklar bir bir aramaya başladı. Akılları sıra beni kandıracaklar. Haddini bilmezin birisi 2001 model Volvo S 40 verdi ama oralı olmadım. Üstüne veririz bir şeyler dese de dönüp bakmam… Nerde benim kırmızı şimşek Uno; nerde Volvo. Kıyaslanması bile akıllara zarar.
Bu araba ateş parçası.
Daha geçen yaz, gençliğimin baharında, aklım havadayken, sevdiğim bir dostumla Çetin Emeç’te yarış tutar, benim bu lpg’li fukara, benzinli Golf’lere nal toplatırdı ki şeytan kulağına…
Artık vakit geldi. Ne yapalım. Ayrılması güç olacak ama bu arabayı satacağız. Çare yok.
Geçenlerde bir teklif aldım belediyelerin birinden. “Sen bu şehre çok emek verdin. Arabayı alalım, belediyenin önüne, ya da şehrin girişine heykel misali dikelim” diye.
Anlatırken gözlerinin içine bakıyordum. En ufak bir tebessüm, yahut alay kırıntısı görsem girişeceğim. Ama samimiyetine binaen ciddi söylediği kanaatine ulaştım.
Teklif gururumu okşadı ama; fıtratında 2500 motorlu arabalara kafa tutmak olan bir arabaya yapılacak en büyük haksızlığın bu olacağını düşünerek planımdan vazgeçtim. “Makam arabası yaparsan sana veririm” dedim. Başkanın kendisi hala teklifi düşünüyor.
Ayrılık zor… Farkındayım. Ama kalplerimiz ellerimizde bu arabayı satacağım.
Plakası 06 KON … Bu güzel plakaya da kıyılmaz ama, napalım. İlerlemek için bir şeyleri feda etmek lazım… Yaparız bir kolaylık. Mesaj atın mesaj…
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 2 yorum
yapılmış )
Muratcim´, gecenlerde seni nargilede görmüsler... Durumlar iyi herhalde. Arabayi degistirecem falan... Uno dan birden passat muhabeti,,,, noluyor ögrenelim