Sevgililer günü.
Bir milyona plastik çiçekler ve üzerlerine yaldız serpiştirilmiş. İşin
tuhafı koca koca marketlerde bile satılıyor bu yapay, plastik ve hiçbir
özelliği olmayan çiçek bozuntularından. Derim ki insan bunu alıp sevgilisine
getireceğine, bir kâğıda ''seni seviyorum'' diye yazsın götürsün. İki yaprak
koparsın götürsün. Elma şekeri, horoz şekeri, lastik top götürsün. Bir avuç
su götürsün! Hiç mi bir şey bulamadı, alamadı. O Allah vergisi gülen
gözlerini götürsün sevdiğine ve ''seni seviyorum gülüm..!'' desin.
Ulaş.
Ulaş. Kardeşim. Sevdiğim. O bir öğretmen. Sevimli çocuk. Aynı gecenin içinde
hemhal olduk sabaha değin. Nasıl kaçırmışım herkesin diline düşen ama benim
o gece kendi dilinden dinlediğim dehşet şiiri. Ki şiir konusunda Nihat abi
gibi düşünecektim neredeyse. Nihat abi, daha yenilerde okuduğum bir
röportajında yaklaşık şöyle diyordu.'' Şiirden çabuk uzaklaştığım için sağlam
kaldım
Okumalarım.
Banka kuyruğundayım. Saçma ve akıl almaz bir kuyruk. Yanımda / bir türlü de
bitmeyen./ J.J.Rousseau'nun İtiraflar'ının ikinci cildi var. Ayakta,
dikildiğim yerde okumaya duruyorum. Geri zekâlı bir görüntü verdiğimin
farkındayım ya hiç ama hiçbir şey umurumda değil.
Kitapçı bir arkadaşın sesiyle daldığım sayfadan başımı kaldırıyorum.
Takılıyor bana.''Kitap bittiğinde gel istediğin kitabı al..'' diyor
gülümseyerek.
Kısa cezaevi maceram geliyor aklıma. Yanımda götürdüğüm kitapları içeri
sokmama izin vermemişlerdi. Ama gördüm ki koğuşta benim beş günümü
dolduracak kadar kitap vardı. Diğer mahkûm arkadaşlara çok da bulaşmadan tüm
boş vaktimi okumaya ayırmıştım.
Son gecemdi. Sahur yemeğimizi yemiş, çaylarımızı içerken sigaralarımızı
tüttürüyorduk. Bir-iki kısa sohbetim olduğu arkadaşlardan biri,'' Abi, sen
yarın çıkıyorsun değil mi?'' diye sormuştu. ''İnşallah.'' dedim. Yaşıtım olan
ama hiçbir şekilde sohbetim olmayan, kara yağız, yeşil gözlü, aynı masayı
paylaştığımız bir başka arkadaş çokça kitap okumamdan dolayı bana takılan
diğer kazmalara göre yapılabilecek en güzel espriyi patlatmıştı, benim,
inşallah sözüm üzerine.
''Üstat. Bir iki kitap daha kaldı okumadığın. Onları da oku da öyle git
istersen.''
Gülümsemiş, gülümsemem ile cevap vermiştim.
Bekir Okur.
Bekir Okur. İmam. Güler yüzlü, hoş ve kadirbilir bir insan. Coşku ve
hüzünden, kıyafetlerimize, içimize yolculuktan dışımıza doğru yaptığımız
yolculuklara uzanan geniş bir yelpazede sohbete koyulduk. Bu sohbetten
aklımda kalan, insanların dış görünüşlerine harcadıkları para, zaman ve
sözün onda birini içlerine harcamaları durumunda ne kadar güzelleşeceklerini
bilmiyor olduğunu söylemiş olmamdı. Bu iç doluluğunun ve güzelliğinin
zorlukları da vardı tabii. İç güzelliğinin öyle hemen iki makyaj ve söz ile
görünmediği ve sabrı ve yalnızlığı gerektirdiğiydi. Bekleyen, sabreden ve
susan kazanırdı.
Yerel deyim.
Duyduğum vatandaş Kırşehirli. Rahmetli babası sıkça kullanırmış. Doğrusu ya
bu gerçeği hatırlatan onlarca atasözü var yaşayan kültürümüzde. Ben bu
deyimi yeni duydum. ''Dokuz kişi bir çıplağı soyamamış.''
Herkes kendine sorsun derim. ''Beni kaç kişi soyar?''
Karakış.
-Halit bu ne kar!
-Sen daha beterini görmedin Hocam, bu henüz bahar.
-Bahar mı? Kış baharı mı bu?
-Handiyse.
-Göz gözü görmüyor Halit, bu ne mene bahar karı?
-Az sonra açılır Hocam.
-Sonra kurtlar iner. İşte o zaman yeniden karakış.
-Peki, o zaman ne yapacağı?
O zaman kendi içimize döneceğiz Hocam.
|
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 9 yorum
yapılmış )
[
2007/02/19 16:17
] |
|
m.n.ada yorum yazmak kemmi olarak bu kadar zormu? |
|
|
[
2007/02/19 16:17
] |
|
m.n.ada yorum yazmak kemmi olarak bu kadar zormu? |
|
|
[
2007/02/19 16:17
] |
|
m.n.ada yorum yazmak kemmi olarak bu kadar zormu? |
|
|
reis
[
2007/02/19 16:15
] |
|
ne yazsam makinan kabul eder ? |
|
|
[
2007/02/19 16:12
] |
|
ne yazsam makinan kabul eder ? |
|
|
reis
[
2007/02/19 16:09
] |
|
aslanım sen zaten iki kere sevgilisin...nene gerek senin enaz yapma çiçekler kadar yapay ve enaz okadar pagan bu yapmacıklarka...dersen biz muhabbet ehliyiz işin sevgi tarafı aklımı aldı o başka. |
|
|
|
sevgili yazarım. sevgililer günün kutku olsun. ee seninde sevdiğin bir vardır.. sen ne aldın. horoz şekerimi. eğer bişey almadıysan horoz şekerine kırmızı kurdela bağla , öyle git. anladın sen o nu :))) |
|
|
|
'Sevgililik hali' yaşamanın, aynı masa üzerinde birbirine değmeyen iki kalp olma vasatına indirgendiği bir dünyada, sevgiliye değmeyen ne varsa sürmeden yüreğimizden, yeni bir ışığın saçlarımızdan başlayarak, ellerimizi ve muhayyilemizi aydınlatmasına imkan yok. Niçe'yi bilhassa hatırlamalı şu günlerde. evet, haklıydı: ''herkes er geç öldürür sevdiğini!''
Can ateşinde kanatlarımız yansa da, ateşe kavuştuktan sonra kanatların ne hükmü var? Pervane-meşrep, Hüseyn-meşrep, Nesimi-meşrep, Hallaç-meşrep olanlara aşk olsun! |
|
|
krdln
[
2007/02/13 11:29
] |
|
sevgili yazarım..öncelikle sevgililer gününüz kutlu olsun.eğer hayatınızda sevgilim diyebileceğiniz biri varsa tabii..insanların artık biribirlerini hatırlamaları ve güzel jestler yapmaları için özel günlere ihtiyaç var!..tabii abartmadan sulandırmadan istismar etmeden..sağlıcakla... |
|
|
|
|
|
Yazarın Tüm Yazıları |
|
|
|
|