|
|
|
Cumhuriyet gazetesinin diline doladığı hatta reklâmını yaptığı yeni sloganı “Tehlikenin farkında mısınız” çoğu kimsede olduğu gibi sinirlendirmek yerine yalnızca güldürüyor beni
Cem Uzan’ın seçim vaatlerini hatırlatıyor bu slogan. Hiçbir anlamı olmadan yalnızca söylenmek için söylenen ve halka hitap etmeyen kelimeleri, içi boş ama renkli ifadelerle aktarma sanatını iyi başarmış Cumhuriyet.
Zaman gazetesinde, Osman Turan karikatürleriyle gereken cevabı vermiş doğrusu. Kitap dolusu bilgilerle bu sloganın olumsuz tarafları aktarılmaya çalışılsa bu kadar başarılı olunmazdı.
Düzenli olarak okumaya çalışırım Cumhuriyet’i. Yayın politikasından uzak tarafsız bir gözle, belki okunacak bir şeyler bulurum ya da bildiğim konulara farklı yorumlar getiririm diye ne kadar iyi niyetli düşüncelerle baksam da gazeteye, okunacak haber bulamıyorum.
Birileriyle ağız dalaşına girmiş ya da girmeye hazır bir üslupla hareket eden Cumhuriyet, okumaya çalışırken çabuk yoruyor zihnimi. Sanki küçük çocukların sokak kavgasında birbirlerine kızdıklarında aslı astarı olmayan sözler söylemesi gibi haberleri.
Belgelere dayanmayan yalnızca çamur atmayı ve gündemi karıştırmayı amaçlayan yorumlar gazetecilik etiğiyle uyuşmuyor doğrusu.
Şimdiye kadar eleştirmeye çalıştığım düşünce, yalnızca Cumhuriyet gazetesinin değil o zihniyette olan kurum ve kişilerin tamamına aslında.
Bu kafa yapısında olanların hak ve hukuktan bu kadar bahsederken, demokrasi, insan hakları gibi süslü demeçler verirken, toplumu yalnızca bir zümreden ibaret görmeyi nasıl başardıklarını anlamak isterdim.
Komünist sistemlerdeki gibi mi bir düzen olsun istiyorlar acaba. Tek tip kıyafet, aynı duygular, aynı düşünceler. Şuursuz ve bilinçsiz bir kitle….
Hatırlamıyorlar sanırım ama yaptığı bin türlü baskıya rağmen Rus yönetimi bile bu tür yaşam şeklini benimsetemedi halkına.
Çünkü unuttukları bir ayrıntı var. Onların deyimiyle düşünebilen bir hayvan olan insan, nedense aynı olmayı istemiyor bir türlü. Kabul etmeseler de farklı düşünceler her zaman olacak.
Birde bu kadar önyargılı olmaya ne gerek var. Sizden farklı olan insanı sevmek ya da en azından saygı göstermeye çalışmak niye bu kadar zor olsun ki.
Bırakın başörtü takanları, sakal bırakanları, inşallah diyenleri bile rejim düşmanı kabul ediyorlar. İnançlı insanı neredeyse vatan haini ilan edecekler.
Unutuyorlar ama vaktiyle bu ülkeyi düşman işgaline karşı savunan gözünü kırpmadan vatanları için canını veren insanlar da inançlıydı. Bir bayanın örtüsünü yırtmaya çalışan subayı öldürmekle başlatmadı mı Sütçü İmam bağımsızlığı.
Bütün bunları düşünmeden yalnızca Amerikan mandasının ateşli taraftarlarından Halide Edip mantığıyla yaklaşıyorlar olaylara.
Filmini bıkmadan usanmadan defalarca ekrana getirirken sanki inançlı insanlar vatanı satıyor izlenimi oluşturmaya çalışmanın gereği ne?.
Üzülerek hatırlarım, çocukken “Vurun Kahpeye” adlı filmi izledikten sonra Kur’an Kursu’na hiç gitmemeye karar vermiştim. Ailemin teşvikleri birazda cami hocasının iyi niyetli tutumları vazgeçirdi beni bu düşüncemden.
Ya da daha 6, 7 yıl öncesine kadar başörtülü insanlara bile ön yargıyla yaklaşırdım. Zihinlere işletilen düşüncelerle bana hep düşman gibi görünürlerdi.
Şimdi başörtüm nedeniyle bana düşmanca bakış atanları ya da eleştirenlere bile saygı duyuyorum. Vaktiyle bende böyleydim, bilmiyordum diye.
Hak vermesem de kızmıyorum onlara. Nede olsa inanç düşmanı yapılmaya çalışılan bir ülkenin vatandaşlarıyız.
Yapılanlar, toplumu belirli gruplara ayırmak ve bir nevi bölücülük çalışmaları neticede. Ve ister istemez bilinçaltına itilenlerle başarılı olunmasa bile kafalar da soru işaretleri ve acabalar uyandırmıyor değil.
Birde çok alınganlar. Ufacık bir hareket Türkiye’de bile bir rejim tehlikesi uyandırabiliyor gözlerinde. Hemen Türkiye’yi İran’a çeviriyorlar.
Aslında eğitim sistemini örnek alsak ta fena olmaz İran’ın. Eğitim alanın da iyi çalışıyorlar. Nedense İran benzeri yönetim olsun istenildiğini düşünüyorlar. İki kültür o kadar farklı ki aslında.
Şahsım adına İran’daki gibi saçının yarısı örtülü yarısı açık, içten içe kaynayan bir halk ve yönetim yerine inancı için mücadele eden biri olmayı tercih ederim. Çünkü inanç özünde öyle kuvvetli bir duygu ki zorla yaşanmaz ya da yaşatılmaya çalışılmaz
Tabii birde bu tür insanlara görüşü ve kimliği belli olmayanlardan da destek var. Ortam ve şartlara göre her an yön değiştirebilen bu ortam insanlarının en biline örneği de Sayın Demirel
Sayın Demirel daha önce saçını örtmek isteyenleri Arabistan’a göndermeyi teklif etmişti.
Gerçi Arabistan’a yerleşme imkânı verildiği takdirde gitme fikride fena gözükmüyor. Sayelerinde kutsal topraklarla buluşma imkânı elde ederdik
Şimdi de Süleyman Demirel’de tehlikenin farkında olarak ODTÜ’lü öğrencileri yürüyüşlere davet etmiş. Gençlik sokağa dökülmeliymiş.
Sanırım kendisi 80’li yıllardaki öğrenci olaylarını tekrar yaşamak istiyor. Fakat bu millet gerçekten bıktı bölünmekten, kavgalardan, huzursuzluktan.
Nefes almakla bile rejimin yıkılacağını söyleyenlere ben tam kendi dişlerine göre bir düşman adı söyleyeyim.
İslamiyet’i benimseyerek Müslüman olan Avrupalı gençlerin kurduğu bir grup var DEBU isminde. 5 dilde şarkı söylüyorlar. Müzik grubunda bulunan kızlar da başörtülü üstelik. Konserlerinde de binlerce kişi aynı anda tekbir getiriyor.
Tek niyetleri İslamiyet’i insanlara aktarabilmek. Ön yargılardan uzak gülümseyerek yaşıyorlar İslam’ı. Binlerce kişinin aynı anda tekbir getirdikleri kliplerini görünce merak etmiştim.
Yalnızca bir tiyatro oyunuyla rejimin tehlikeye girdiği ülkemizde konser verseler ne olurdu acaba diye. Yaptıkları müziklerin bir bölümü de Türkçe olduğu için büyük tehlike arz ediyorlar.
Bence tehlikenin farkında mısınız diyenler hemen el atmalı konuya.
Dünya kamuoyunu da tehdit ediyor bu grup. Yalnızca ülkemiz için değil tüm Dünya’daki siyasi rejimleri yıkmaya çalışıyorlar.(?)
Hemen müdahale etsinler ve engellesinler DEBU’yu. Başaralı olamayacakları belli ama uğraşırlarsa gösterecekleri mücadele en az “tehlikenin farkında mısınız “derken ki kadar güldürecek beni.
|
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 5 yorum
yapılmış )
|
BU ÜLKENİN SENİN GİBİ DOBRA VE GERÇEĞİ GÖREN İNSANLARA İHTİYACI VAR ALEV SAKIN VAZGEÇME |
|
|
|
Alev hanım yazınızda gerçekten olayı iyi özetlemişsiniz. Cumhuriyet'in reklamı beni güldürmüyor ama gerçekten ürkütüyor. Midemi bulandıyor. Bu reklamı izlerken kan beynime sıçrıyor. Resmen darbe çığırtkanlığı yapıyorlar. Ama milletimiz artık uyanıyor. Böyle çığırtkanlara artık prim vermiyor. YÖK gibi statükoyu savunan Cumhuriyet Gazetesi'nin sonu pek hayır değil. Onlar bu ülkeyi sevmiyor aslında büyük zarar veriyor. Yazınız için teşekkürler. Allahaemanet olun |
|
|
|
yazılarınızı büyük ölçüde okumaya çalışıyorum. şunu içtenlikle söylemeliyim ki başarı grafığiniz git gide daha yükseliyor. bir sonraki yazınızda kaleminizin bir nebze daha da kuvvetlendiği kanaatindeyim. yazınıza gelince; konu seçiminiz fevkalade. hatta bir konu gibi gözüken yazınızın geniş ölçüde değerlendirilmesi biz okuyucular için gayet faydalı.Ülkemizde tehlike varmış gibi insanların en küçük bir durum da dahi felaket tellallığı yapmaları canımı sıkıyor. yazınızın altına imzamı atabilirim. saygılar... |
|
|
|
Alev hanım'ın seri düşünen ve üreten bir zihni olduğunu düşünüyorum. Yazı akışkan bir dille yazılmış. Diğer yazılarını şimdilik okumaya fırsatım olmadı. Ama onları da okuyacağım. Eminim ki, ileride çok üretken ve tanınmış bir yazar olacaktır. O, bunu kesinlikle hak ediyor.... |
|
|
|
Bu kadar olur adı geçen gazetenin yayın felsefesinin izahı.
Elinize sağlık.
Slm ve dua ile. |
|
|
|
|
|
Yazarın Tüm Yazıları |
|
|
|
|
|
|