Aklımda tam tarihi kalmamış. Dershaneli ve liseli kimliğimden arınarak üniversiteye girmenin heyecanı yaşıyordum. Arkadaşımın birisi “iş buldum oğlum ikimize de.” Dedi. “Neymiş?” diye atladım tabi. “Anket.” dedi, “anket yapacağız.” Hani seçim var ya…
Kırıkkale ye anket yapmaya gittik. Sordum cami avlusunda banka oturarak, güneşin hafif sıcaklığın da sırtını ısıtmaya çalışan, yüzünde ki kırışıklıklarda, yılların çilesinden izler taşıyan bir amcaya.
- Amca bir anket yapıyoruz katılır mısın?
- Tabi yavrum, deyiver bakiyim!
- Yaş, meslek, ayrıntılar.
- Amca bu gün seçim olsa hangi partiye oy vereceksin.
- Sana ne ay oğlum, sanki sana mı vercem, ne soran oyu nereye atcamı?
O gün amcanın altından girip üstünden çıktım, ama bir türlü söyletemedim hangi partiye oy vereceğini.
Küçük bir ilçede büyüdüm. Aslında küçük şehir ahalisi pek heveslidir bu tür sorulara yanıt vermeye. Nedeni ise, kimin nereye oy atacağı aşağı yukarı bellidir. Zira particilik aileden gelir ve gurur vesilesidir.
Memurlar bile renk verir küçük yerde. İlçe komple dost olduğu için kimseyi rahatsız etmez bu tablo.
Ben hiç unutmam mesela Muzaffer hocamızı. Çok hızlı ülkücüydü. “Ben MHP’li değilim oğlum, ülkücüyüm.” diye de çıkışırdı kızdığında rahmetli Türkeşe.
Başka bir öğretmenimiz Oğuz hoca. Fena solcuydu. Öyle ki; arabayla yolun sağ tarafından değil solundan giderdi.
Dünün çocuklarıyız. Bir birine kurşun sıkan değil, farklı görüşleri erdemle masaya yatıran, seçkin bir topluluk olarak görmüşümdür hep çevremi.
Her fraksiyonu dostluk bağı içerisinde bir arada tutan yapı, başka nasıl tarif edilebilir ki?
Fakat şehir büyüdükçe işlerin değiştiğini Ankara’ya yatılı olarak geldiğimde gördüm. Biraz buruktum. Dükkan önünde tabure sohbetleri Ankara’da pek yapılmıyordu. Üniversite için Konya’ya geldiğimde ise arada kalmış, ama küçük yerlerin dostluğundan büyük yerlerin sancılı kentleşmesinden hep izlere rastladım.
Bu dönemde ise bambaşka bir Konya çarptı gözüme. Dostluk sınırlı imiş. Bende varım dediğin yere kadarmış, hatta seni elinin üstünde taşıdıkları günü unutarak geçmişi silmeye çalışmaktan ibaretmiş dostluk dediğin.
Hepimiz bu şehirde yaşıyoruz. Her ne kadar kirli ve puslu bir havası olsa da, kışları aynı havayı teneffüs edip zaferde rastlaşıp, selamlaşıyoruz.
Konya benim kasabamla pek çok açıdan benzeşiyor, ama bugün Küçük kasabamda olsaydım, kini silip atan bir siyasetçi portresinden başkası olmazdı gördüğüm.. Kazanan kim olursa olsun, yine yüz yüze bakacağı için ahali, yine selamlaşacağı için ve yine halkının kasabam diyeceği için; sırf bayrağı teslim ederken yüzümüz ak olsun diye kenetleneceği bir tablo görürdüm. Sizce de anlamlı değil mi?
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 2 yorum
yapılmış )