:. Haberler
  Bilişim
  Dünya
  Eğitim
  Ekonomi
  Kültür Sanat
  Politika
  Sağlık
  Spor
  Yaşam

  :. Gruplar
  Hava
  Söyleşiler
  Yazarlar

Açlığın Ölüm Hali! 
Alev Ayyıldız   ( ayyildizalev@gmail.com )



Nijer Devlet Başkanının bir açıklamasındaki cümle dikkat çekiciydi. Demişti ki Başkan “Dünyanın en zengin ülkeleri de Müslümanların yönetimin de en fakir ülkeleri de Müslümanların yönetimde. Ben bu durumu anlamıyorum”

Haklı olarak sitemkârdı Başkan. Halkı her gün bırakın açlıktan, susuzluktan bile ölürken kendi inancında olan insanların tepkisiz kalması ağrına gidiyordu.

Farkındaydı ki İslamiyet zekât ve sadaka konusuna büyük önem vermiş Ayet ve Hadislerle konunun önemine işaret edilmişti.

Peki niye Müslüman ülkeler yardımcı olmuyordu halkına.
İslamiyet’e inanan bir kitlenin gün ve gün arttığı bir ortam da bu vurdumduymazlık niyeydi.?

Başkan bu sorulara cevap istiyordu da bırakın yardım etmeyi doğru düzgün bir muhatap bile bulamıyordu kendine.

Hıristiyan misyonerler yanında her türlü yardıma hazır dururken o inancı gereği Müslümanlardan yardım istemişti. Son çırpınışlarını yapıyordu.

Arabistan, Ürdün, Kuveyt ve Körfez ülkeleri başta olmak üzere petrol zengini sözde Müslüman ülkeler de altından yaptırılan musluklar çok mu önemliydi insan ölümlerinden?

“Komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadisi şerifine inat davranan Müslümanların, sırf gösteriş için harcadıkları milyon dolarlar, kendi ülkesindeki açlığı dindirebilirdi aslında.
Dünya’nın en büyük otellerini yapma telaşına giren Araplar, hiçbir işe yaramayan milyon dolarlık yatırımlarını niye kendi ülkesinden esirgediler ki?
Başkan tüm bu sorulara cevap arıya dursun fark etmediği ya da fark etmek istemediği gerçek şuydu. İnsanlığını yalnızca kalıpta taşıyan ruhsuzlardan iyilik beklemek gibi bir hataya düşmüştü.

Bilenler bilir, insanoğlunun en aciz durumudur açlık. Ruh ve beden yorgunluğu ile çaresizlik arasında isyanın ve öfkenin en çok doruğa çıktığı zamanlar, açlığın vücuda hâkimiyetinin artmasıyla daha da gösterir kendini.

Nijer Devlet Başkanı da ölümün diğer adı olan ülkesindeki açlığın inanca, ahlaka ve karaktere gösterdiği hâkimiyeti ve gün geçtikçe daha da kararan bir ülke tablosunu bir nebze olsun engelliyebilmek için Müslümanları yardıma çağırmıştı.

Nasıl çağırmasın ki yardıma.
Açlığın ölüm demek olduğu bir ülkenin yöneticisiydi. Ortalama ömrün 39 olduğu, 3,5 milyon insanın açlıktan ölüm tehlikesiyle yüz yüze kaldığı, yetersiz beslenen yaklaşık bir milyon çocuktan 150 bininin öldüğü ve halen 280 bin çocuğun da ölümle burun buruna geldiği bir tabloyla karşı karşıyaydı.

Geçmişte atalarının yaptığı hataların en ağır bedelini şimdi halkı ödüyordu. Nasıl güvenebilirdi ki geçmişin ve bugününü yok eden Batı medeniyetine.

Neticede kapitalist bir düzenin kurbanlarıydı onlar. Ormanları kesilerek Avrupa'ya ve Amerika'ya nakledilen bu yüzden topraklarının önemli bir kısmı çölleşen, bin bir türlü yeraltı zenginlikleri sömürülen ülkelerini, 1960 yılına kadar tam anlamıyla kanını emen Fransa’nın ölüme terk ettiği bir memleketin insanıydılar.

Hiçbir şey düşünmeden yalnızca oturup ölümü beklemeleri öğretilmişti onlara. Okuma yazma bilen insan sayısının yüzde 13 oranında olduğu bir ülkede tabiri yerindeyse ot gibi yaşamaları istenmişti nede olsa.

Onlara hükmeden Avrupalı dostlarımızın küçük birer armağanıydı. Gelişmek ve ilerlemek yerine gerilemek ve yok oluşa sürüklenmek

Açlık ve sefalet beraberinde, gelenek adı verilen fakat ne ahlakla nede inançla bağdaşan birçok davranışı da getirmişti.

İç karışıklıklar oluşturulmuştu aralarında. Neyi niçin paylaşamadıklarını kendileri bile bilmiyorlardı aslında.

Tüm bu acınası durumda daha bir acınası halde olanlar ise kuşkusuz Nijer’li bayanların durumuydu. Aile içinde bile ikinci sınıf insan yerine bile konulmayan bayanlar…

Dramları 6 yaşında kardeşlerine bakmaları ve aile yükümlülüğünü almaları başlayan Nijerli kadınlar birde çocuk yaşta evlendiriliyor ve çocuk sahibi olmak zorunda bırakılıyorlardı.

Faturası ağırdı Nijer’de bayan olmanın.

Nijer’de erken yaşta doğuma zorlandıkları için fistül (idrar kaçırma) hastalığına yakalanan 200 bin kadın, eşleri, aileleri ve toplum tarafından dışlanarak bebekleriyle birlikte ölüme terk ediliyor.

Şehirlerin dışında ağaçların altında gündüzleri çocuklarıyla vakit geçiren bu kadınlar, geceleri ise çöplerden topladıkları yiyeceklerle hayatta kalmanın mücadelesini veriyorlar.

Onlar 12 milyon nüfuslu ülkede, sadece 4 kadın doktoru bulunmasının bedelini ailelerinden bile dışlanarak ödüyorlar.

İnsanlığın kendinden utanması gereken bir tabloda adı konulamayacak bir yaşam sürüyor Nijer’li bayanlar ve hani süslü ifadelerle anlatılan medeniyetin özünde insanlık olmadığının yaşayan resmi oluyorlar.

ABD’de yılda 35 milyar dolar köpek mamasına, Avrupa’da da 10 milyar dolar dondurmaya para harcandığı bir ortamda sömürülmenin bedelini Nijer’liler ödüyordu ödeyecekti de

Nijer’deki insanlık dramını ve buna karşı başta İslam Dünyası olmak üzere tüm Dünya’da yaşanan israfı ve vurdumduymazlığı fark edince ülkemle bir kere daha gurur duydum.

Fark ettim ki Osmanlı’nın torunları her şeye rağmen merhametiyle, yardımlaşmasıyla ve sevgisiyle hala Dünya’ya insanlık dersi veriyor ve inanıyorum ki her şeye rağmen vermeye devam edecek

Türkiye’den çok ciddi yatırımlar var Nijer’e .Başta Deniz Feneri ve Dost Eli olmak üzere bir çok dernek ve kuruluş yardım ediyor.

Balık vermekten daha ziyade balık tutmayı öğreten bir zihniyetle üstelik. Bölgede su kuyuları açılıyor , hastaneler kuruluyor, istihdam alanları oluşturulmaya çalışılıyor.

Ayrıca ülkedeki bayanların korkulu rüyası haine gelen fistül hastalığı ve tedavisine yönelik Yeryüzü Doktorları adı verilen grup, Deniz Feneri Derneği’nin finansmanlığını yaptığı bir organizasyonla sağlık merkezi oluşturuyor ve hasta olan kadınlar yapılan ameliyatlarla bu rahatsızlığından kurtuluyorlar.

Yardımın ve insanlığın ne olduğunu dosta düşmana bir kere daha göstermiş oluyoruz böylelikle. İnanıyorum ki yardım eden dernekler birlikte hareket ederek daha köklü başarılara vesile olabilirler. Nede olsa birlikten kuvvet doğar. Yardımların artması temennisiyle




Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız ( Toplam 5 yorum yapılmış )

ayşe gül [ 2010/01/08 12:22 ]
2 gün önce nijerli 9 yaşında ki hasanın dramınuseyrettim hayattında ilk ve son kez doktor görüyor 2 gündür hep hasanı düşünüyorum oğlumu hasanın yerine annesini de kendi yerime koyuyorum dayanamıyorum yediklerim boğazıma düğümleniyor bir binanın açılışında milyon dolarlar harcayanlar allahın nimetlerinin üstünde azıp har vurup harman savuranlar acaba nasıl uyuyorlar acaba nijerde bir su kuyusu açtırmak yirmi bin dolara mal oluyor muş insan bir kuyu açtırarak acaba cennetin hangi köşesini kazanır yüce yaradan bilir
zorbeg [ 2007/04/26 14:20 ]
Alev Hanım, yazınızda ''deniz feneri derneği''nden bahsetmişsiniz. Bu derneğe birçok arkadaşım da yardımda bulundu ve bu yardımların %80 inin kanal 7 ye transeferi gündenmde. Hatta Alman makamları da el koydu Almanya bürolarına. (Lütfen bu konuda da bizi aydınlatır mısınız) slm ve dua ile.
zorbeg [ 2007/04/25 16:19 ]
Zamanında dememişler miydi? Onlar, geldiğinde bizim topraklarımız vardı. Onların ellerinde incil. Bizim şimdi elimizde incil onların elinde bizim topraklarımız var diye!
Şair de demiyor muydu geçmişten ders alınmazsa tarihin tekerrür edeceğini...
Başkalarının tecrübelerinden ders almayanların başkalrına tecrübe olacağını...
Maalesef böyle işte dünyada Müslümanların acınacak durumları! Kendilerine özgüvenleri olmayan ve başkalarına hayranlık duymaları dahası da onlar gibi olmaya çalışma gayretleri hayrete şayandır. Allah sonumuzu hayır eylesin. Slm ve dua ile.
ibrahim [ 2007/04/18 18:01 ]
Alev hanım yazınızda Afrika ülkelerinde yaşanan insanlık dramına çok iyi şekilde yer vermişsiniz. Afrika insanın bu dramı gerçekten yürek dağlıyor. Sadece Nijer'de değil Sudan'ın Darfur Bölgesi, Somali, Eritre, Fil Dişi Sahilleri ve Etiyopya'de da ciddi sorunlar var. ABD bu ülkelerin zengin yer altı kaynaklarını ele geçirmek bu bölgeleri karıştırıyor. Bu kardeşlerimiz inşallah en kısa zamanda barış ortamına kavuşur. Selamlarımla
Kenjori [ 2007/04/18 17:02 ]
Nefis bi yazı...

 


Yazarın Tüm Yazıları
 2009.02.14 -  Anlatma Sanatı
 2009.01.17 -  Bebek katili Mübarek ve Çağın Diğer Firavunları
 2009.01.01 -  İsrail bir terör devletidir
 2008.12.06 -  Nifaka Karşı İnfak Seferberliği
 2008.11.07 -  Edebin Beden Bulmuş Hali
 2008.10.20 -  Söz ve İnsan
 2008.09.27 -  Bayram Tadında Hayatlar
 2008.09.09 -  Ramazan ve Zulüm
 2008.07.31 -  Miraç tadında hayatlar
 2008.06.12 -  Beklemek ve görmek
 2008.05.16 -  Kısa bir mola…
 2008.04.07 -  Tahammülsüzlük, küçümseme ve kibir…
 2008.03.21 -  Kapatma davasının kapattıkları
 2008.02.27 -  Geçmişine sövmeyen bizden değildir!
 2008.02.09 -  Dikkat kara çarşaflılar geliyor!
 2008.01.11 -  Tenleri siyah yürekleri beyaz insanlar
 2008.01.04 -  Noel Bayramları Gelecek mi?
 2007.12.11 -  Nede olsa komplo teorisi!
 2007.12.01 -  OYAK’ın Ermeni Yanlısı Ortağı
 2007.11.14 -  Bir Serdengeçti Vardı…
 2007.10.24 -  Sağ olan vatan, unutulan şehitler
 2007.10.06 -  Hadi İran olamadık bari Malezya’ya benzeyelim
 2007.09.15 -  Oruç tutuyor musunuz?
 2007.08.22 -  Garip Bir Rüya
 2007.07.29 -  Halkını tanımayanlar, aptal yerine koyanlar
 2007.07.17 -  Bilinmeyen şahadetin ardından
 2007.07.09 -  Düşündüren ve güldüren vaatler
 2007.06.12 -  Anıtlarla anılan teröristler ve unutulan şehitler
 2007.05.14 -  Bilinmeyen Menderes’in ardından
 2007.04.30 -  Kerkük’e karşı Cumhurbaşkanlığı süreci
 2007.04.18 -  Açlığın Ölüm Hali!
 2007.04.01 -  Tehlikenin Farkında mısınız?
 2007.03.20 -  Şehitliği Akif ve Çanakkale ruhuyla anlamak
 2007.02.27 -  Sultan Abdülhamid Han’dan Aziz Valentine
 2007.02.03 -  Dilden kötü kokular Ahmet Hakan’la geliyor
 2006.12.29 -  Seninleyiz Banu Avar
 2006.12.13 -  Eğitimde dinsizleşme süreci
 2006.11.23 -  Medeniyet yolunda güzeller geçidi
 2006.11.06 -  Açılın feministler geliyor
 2006.10.10 -  Peygamberimize sevgimiz bu kadarmış
 2006.09.08 -  Kola olmadan ne yaparız!
 2006.07.24 -  Bu veballe nasıl yaşanır?
 2006.07.11 -  İHANETİN BÖYLESİ
 2006.06.28 -  YASTAYIZ
 2006.06.17 -  KORKMAYIN BİZDEN
 2006.06.06 -  Mankurtlaşıyoruz
 2006.05.25 -  Davam Türkistan
 2006.05.17 -  Son rezalet
Aslan Korkmaz gelirken, Tuzcuoğlu giderken…
Lokman Koyuncuoğlu
Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
Mert Aslan
Otur oturduğun yerde
Memduh Nihat Ada
Davos Krizi; Erdoğan milat attı, Perez yavuz hırsız.
Taner Aydın
Affan Dede'ye para saydım
Mustafa Azılıoğlu
Boya boya çek
Huriye Karnap
Her ıslanan anlamaz!
Semra Hoyraz
MÜSİAD Farkı
Aydoğan Deveci
Davos ve sonrası…
Dr.Ali Can
Anlatma Sanatı
Alev Ayyıldız
Yapboz
Nadide Ü.Altıparmak
Göçmen Kuştu Kalbim
Hakan Bahçeci
 

Bu Site Konda İletişim ve Medya Grubunundur.
E-Posta: bilgi@haberkonya.com