:. Haberler
  Bilişim
  Dünya
  Eğitim
  Ekonomi
  Kültür Sanat
  Politika
  Sağlık
  Spor
  Yaşam

  :. Gruplar
  Hava
  Söyleşiler
  Yazarlar

Tabanca ile gösterilen penaltı...! 
Memduh Nihat Ada   ( memduh_nihat@mynet.com )

Sözü fazla uzatmanın manası yok. Âcizane, beni, köşemdeki yazılarımı takip
edenler bilirler ki siyasi olaylara ve özel günlere değin hemen hiçbir yazım
yoktur.

Bunun birkaç sebebi vardır. Birincisi: Siyasetin benim oynayabileceğim bir
oyun olmadığıdır. İkincisi: Bu toplumda yaşayan hemen her insanın siyaset
üzerine öyle ya da böyle bir şeyler söylediğini bilirim. Benim fazladan
söyleyecek sözüm yoktur. Üçüncü ve en önemlisi sebep ise pratik hayattaki
sabırlı mizacımı siyasi konularda gösteremiyor olmamdır.
Hiçbir partiye kayıtlı üyeliğim yoktur. Son iki seçimdir oy kullanmadığımı
da marifet değilse de söylemek isterim.

Lades oynayıp bile bile kaybetmek için çok daha başka ve bana keyif veren
alanlar bulurum kendime!

Bu ülkede yaşayan biri olarak her ne kadar organik olarak ilgilenmiyor olsam
da sağır ve kör olmadığımdan dolayı görür, okur ve duyarım. Duyduklarıma
çoğu kez delilenirim. Anlamsız ve gereksiz bulmama rağmen moralim bozulur.
Modern -seküler- anlayış çerçevesinde yaşayış ve algılayış biçimimin tanzim
edilme gayretleri, kibar ve riyakar cümlelerle dinime, inancıma, atalarıma
küfür edilmesi ve birilerinin yaşadığı toplumu yok sayarcasına akıl
vermelerini,
diretmelerini hazmedemem. Kimin aptal olduğunu kestiremeyecek hale gelirim.

Ülkemde yaşananlar, yavrusunu yedikten sonra ağzından kanlar sızan kedi
görüntüsünü hatırlatır bana!

Kurallarını tamamen ''karşı takımın ''belirlediği bir oyundur bu. Kurallar
ahlaki ve erdemli değilse de okur ve şuna razı olurum. Bu kuralları
değiştirmeyecekseniz sahaya çıkmak ve şansımı denemek isterim. Kendimce
hazırlanır ve donanırım. Maç başlar. Gerek iyi hazırlanmış olmam ve gerekse
''karşı takımın'' beni hafife almış olma aymazlığından dolayı maçı kazanmaya
yakınımdır. Amiyane tabirle pislik yapmaya başlarlar. Galip gelecek olmanın
ruh haliyle sineye çekerim. Yenilmek kolay değildir ve hazmı zordur diyerek
katlanırım.

Hakemde ''karşı takımın'' adamıdır. Ancak ben inadına dirençli çıkmış ve
maçı koparmaya başlamışımdır. Hakeminde yapabileceği fazla bir şey yoktur.
Fakat şunu hep hissederim ki hakem en ufak bir hatamda maçı hükmen karşı
takımın galibiyeti ile bitirecektir. Pür dikkat kesilirim. Hata yapmamaya
çalışırım.

Galibimdir. Aldığım tekmelere, tokatlara karşı sabırla dişimi sıkarım. Çünkü
maç bitiyordur. Galibiyetin getireceği sevinç ve mutluluk çektiğim
sıkıntıyı unutturacak, terimi kurutacaktır.

Maç uzatıldıkça uzatılır. Kendi kendime ''Sabır,biraz daha sabır'' telkini
yaparım
durmadan. Yüzmüş yüzmüş kuyruğuna gelmişimdir diye düşünürüm.

Karşı takımda benim kadar yorulmuştur. Maç biraz daha uzarsa işin tadı
kaçacak ve maç maç olmaktan çıkıp başka bir şey olacaktır. Karşı takımda
haksız ve gayretsiz bir galibiyette istemiyor gözükmektedir. Ancak bu
kurallar ve bu şartlarda benim galip gelmem kesin gibidir.

Top orta sahadadır. Hakem elini arka cebine götürür. Tamam, maçı bitirecek
ve oh deyip, rahatlayacağımdır. O da ne? Hakem, arka cebinden bir tabanca
çıkarmış ve tabancasının ucu ile penaltı noktasını göstermektedir. Şaşırmış
gibi yaparım ama şaşırmam! Yalnız istihzalı bir dil ile sorarım : ''Hocam,
top orta sahada. Siz penaltı veriyorsunuz. Bir yanlışlık olmasın?!'' Hakem,
kendinden emin ve alaycı bir gülüşle şöyle der: ''Hayır, yanlışlık yok. İlk
yarının ortalarında ceza sahasındaki bir pozisyon penaltıydı ama düdüğü
çalmakta geç kalmıştım. İşte şimdi düdüğü çaldım ve penaltıyı verdim!''

Hakem hakemdir ve karar da karardır. İşin içine birde silah girdimi
penaltıya itiraz etmek akıl karı değildir. Karşı takımdan ''iki yiğit''
arkadaş orta sahada penaltıyı ben atacağım kavgası yaparlar ve Ispartalı
olanı topu alır. Eline aldığı topla ağır ağır ve çalımlı bir yürüyüşle
penaltı noktasına doğru yürürken bende takımımı sahadan çektiğimi belirten
bir yürüyüşle soyunma odasına doğru yürür ve boş kaleye penaltı atacak adama
arkamla gülerim.
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız ( Toplam 2 yorum yapılmış )

[ 2007/05/16 22:38 ]
Sayin Menduh bey;
Zaten bu maci öylesine oymak icün ileri sürüldük...madem hakem de onlardan bari onlara hareket yapalim ....
bikem.. [ 2007/04/28 22:37 ]
Budur! işte budur! diyorum.. Başka bir şey diyemiyorum... Bu kadar usta bir analiz ve örneklemeyle de ilk defa karşılaştığımı eklemek istiyorum..

 


Yazarın Tüm Yazıları
 2009.02.12 -  Otur oturduğun yerde
 2008.12.12 -  Kumar oynamıyor musun?
 2008.12.02 -  Biz aşkı Orhan Gencebay’dan öğrendik...
 2008.11.25 -  Su akar yatağını bulur...‏
 2008.09.09 -  Beyaz mendil
 2008.08.16 -  Su toplayan yerimiz, neremiz?
 2008.07.31 -  Yeşil taşı arıyorum
 2008.07.19 -  Yakınlık ne anlama gelir?
 2008.07.01 -  Ben korkağın tekiyim…
 2008.06.23 -  Ninem, ağzına sağlık...‏
 2008.06.16 -  Getire getire bunu mu getirdin?
 2008.06.09 -  Esin Abla ile Halil Emmi
 2008.06.04 -  Bin kaç oluyor?
 2008.05.22 -  Ne budala bir oyun!
 2008.05.14 -  Nasıl kıskanmam?
 2008.04.22 -  Hakemi gözüm ısırıyor!..
 2008.04.08 -  Ellerimi bir çocuğa verdim...
 2008.03.31 -  Çay daveti
 2008.03.24 -  Başka cumartesi
 2008.03.19 -  Bir Zeynep vardı...
 2008.03.15 -  Bacanak kardeşim (2)
 2008.03.06 -  Bacanak kardeşim (1)
 2008.02.29 -  Gül kanayarak açar!
 2008.02.23 -  Kelam bilmeden “kelam” etmek
 2008.02.19 -  Seninle…
 2008.02.16 -  Çiçekçilere uğrayın
 2008.02.11 -  Şenlik yapılsın!...
 2008.02.08 -  Biz ona masal deriz
 2008.01.31 -  Yükseklere nişan alanlar‏
 2008.01.26 -  İnsan bolluğu
 2008.01.17 -  Bataklık bekçileri
 2008.01.09 -  Yorgancı ile kuyumcu
 2008.01.03 -  Geceler içimde hece
 2007.12.28 -  Gülüm
 2007.12.18 -  İş teklifi...
 2007.12.17 -  Korkmak...
 2007.12.12 -  Zarlar atılmıştır!
 2007.12.05 -  Sevgilim olmayan uyku
 2007.11.29 -  Bu kitaplar kaça?-2
 2007.11.19 -  Bu kitaplar kaça?-1
 2007.11.12 -  Nedir baktığın dede?
 2007.11.06 -  Meşguldüm dönemedim, yoğundum yazamadım
 2007.10.29 -  Kızım sana söylüyorum!
 2007.10.21 -  Kalbime sordum
 2007.10.15 -  Rıfat
 2007.10.08 -  Eylül, yine gel
 2007.06.18 -  Hoşçakalın
 2007.06.02 -  Yaşamak galip geliyor
 2007.05.29 -  Orman yanıyordu
 2007.05.25 -  Söyleyeceklerim Var 2
 2007.05.22 -  Söyleyeceklerim var 1
 2007.05.17 -  Üşüyorum kapama gözlerini...*
 2007.05.14 -  Siyah yıldızlar
 2007.05.10 -  Sarhoştan yağ çıkarmak
 2007.05.07 -  İnsan değil misin usta?
 2007.04.30 -  Bir başka zemin...
 2007.04.28 -  Tabanca ile gösterilen penaltı...!
 2007.04.23 -  Güller mi düşüyor gözlerinden?
 2007.04.16 -  Bazı Aşkların Ölümdür Kafiyesi"*
 2007.04.09 -  Her tebessümün kankardeşi
 2007.04.01 -  Ömrümü içine alan parantez
 2007.03.26 -  Bizim mahallenin abisi
 2007.03.19 -  Yandı,bitti,kül...
 2007.03.13 -  Meşgul görünmekten bıktım.
 2007.03.05 -  Cesaretsiz adamın notları 2
 2007.02.27 -  Cesaretsiz adamın notları 1
 2007.02.22 -  Kaç tavuğunuz var?
 2007.02.12 -  Karakış
 2007.02.05 -  Geri dön çocuk!...
 2007.01.30 -  Ya taş, ya kuş...!
 2007.01.22 -  Uykusuzluk neler yazdırıyor insana…
 2007.01.16 -  Güzel abim...
 2007.01.08 -  Güneşin kızını isteyen fare
 2006.12.25 -  Doğum günüm
 2006.12.19 -  Çıldırın!
 2006.12.09 -  Yağmurumuz var
 2006.12.04 -  Bol nahtarlı bir hikaye
 2006.11.27 -  Temayül ve uçurum
 2006.11.20 -  Yazı ve hüzün
 2006.11.13 -  Ve sen...
 2006.11.06 -  Geceydi
 2006.10.30 -  Bir Türk Dört Japon
 2006.10.26 -  Bekliyorum…
 2006.10.16 -  İnadına gülümsemek
 2006.10.11 -  Kardeşimdi...
 2006.10.09 -  Başlarken…
Aslan Korkmaz gelirken, Tuzcuoğlu giderken…
Lokman Koyuncuoğlu
Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
Mert Aslan
Otur oturduğun yerde
Memduh Nihat Ada
Davos Krizi; Erdoğan milat attı, Perez yavuz hırsız.
Taner Aydın
Affan Dede'ye para saydım
Mustafa Azılıoğlu
Boya boya çek
Huriye Karnap
Her ıslanan anlamaz!
Semra Hoyraz
MÜSİAD Farkı
Aydoğan Deveci
Davos ve sonrası…
Dr.Ali Can
Anlatma Sanatı
Alev Ayyıldız
Yapboz
Nadide Ü.Altıparmak
Göçmen Kuştu Kalbim
Hakan Bahçeci
 

Bu Site Konda İletişim ve Medya Grubunundur.
E-Posta: bilgi@haberkonya.com