Galiba Türk siyasetinde, 27 Nisan tarihinden sonra, yepyeni bir dönem başladı ve bu takvim aynı zamanda da siyasetin tüm ezberlerini bozmuş oldu. Sanal muhtıranın, gerçek etkisi o kadar güçlü olmuştur ki, siyaset kendi mekanizmasını bile artık işletemez hale gelmiştir. Yaşadığımız çağın gereği olarak, bir babanın bile kendi evladına muhtıra veremediği böyle bir dönemde, askerin, emrinde olduğu hükümeti ihtar etmesini doğrusu bir demokrat olarak hiç şık bulmadığımı belirtmek isterim. Post-Modern darbe olarak anılan 28 Şubat’ı bile gölgede bırakan bu “Postal-Modern” müdahaleyi ben, güvenliği sağlamakla görevli olan oyun dışındaki bir jandarmanın, futbol maçında gole giden bir topu, sahaya girip, gol çizgisinden eliyle çıkarmasına benzetiyorum. Devamında da, maç tatil olur ve mağlup olmayı hazmedemeyen karşı takım oyuncuları “Kurt dumanlı havayı sever” düsturundan hareket ederek, bu durumu Futbol Federasyonu’na taşır. Federasyon karar verme aşamasındayken, karşı takımın kulüp başkanının, “Bu gol sayılırsa Türkiye’de futbol çok zor bir süreç yaşar” şeklinde bir ifadede bulunması, Futbol Federasyonu’nun kafasını karıştırarak, yanlış bir karar vermesini sağlar. Yani Federasyon, yüzde yüz gol olacak olan bu pozisyonun, oyun dışından gelen bir müdahaleyle elle de kesilmiş olsa gol olarak değer kazanmayacağına karar verir. Verilen bu karar elbette bağlayıcı olur, ancak bu karar, taraftarların içine hiç sinmez. Sonrası malum. Mağdur durumdaki takımın kulüp başkanı ve teknik ekibi bir toplantı sonucunda, futbolun bu hali hazırdaki kurallarıyla adil bir maç yapılmayacağını ve bu yüzden bazı kurallarının değişmesi gerektiği kararını alır. Lakin bu teklif de rakip takımın hoşuna gitmez, zira var olan bu muğlâk kurallarla kendisine her zaman bir menfaat temin edebileceğini çok iyi anlamıştır.
“Ee, napalım AKP uzlaşsaydı da böyle bir müdahaleye maruz kalmasaydı” tarzı söylemlerde bulunanlara da, demokrasiyi, sözde değil özde yaşayarak, siyaset dışı müdahalelerden yana tavır almamaları gerektiğini âcizane hatırlatmak isterim. Yani maçı kaybetme endişesiyle, sahanın kenarında, güvenliği sağlamakla görevli olan jandarmaya göz kırparak yardım isteyenlere arka çıkmamak gerekir.
Tüm bu çalkantılı süreçten Türkiye ne kazanmıştır? Türkiye yeni bir polarizasyona (kutuplaşmaya) itilmiştir. Eskiden, sağcı-solcu, dini-ladini, laik-anti laik gibi kutuplaşmalar varken, bir yenisini daha ekledik: demokrat-anti demokrat. Bu kritik süreçte, sivil görünüşlü siyasilerin dumanlı bir havadan medet umarak, kutsal ittifaklar yapmasını beyhude çabalar olarak görüyorum. Ayrıca felsefe ve program olarak farklı olan bu partiler, bu anti-demokratik süreçte birleşebildiklerine göre, ”Oyunuzu bize verin biz diğerlerinden farklıyız” diyerek, halkın gözünün içine baka baka yıllardır yalan söylemiş oldular. Aslında hiç birinin diğerinden farkı yokmuş, “al birini vur ötekine” dememek için kendimi zor tutuyorum! Meğerse bu partiler yıllardır bir koyundan iki post çıkarmışlar.
|
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 1 yorum
yapılmış )
|
Sayın Hocam sözde değil özde bir demokrat olarak sanal muhtıra konusunda size katılmaktayım. Ne kadar haklı ve doğru görünürse görünsün hiçbir gerekçe , askeri müdahaleleri hukuk dışı ve siyasal açıdan sakıncalı olmaktan kurtaramaz. Bu müdahaleler Atatürk’ün laik mirasını koruma amacını taşısada diğer taraftan yine Atatürk’ün bize mirası olan demokratik yapıyı alt üst etmektedir. TSK sık sık bu tarz müdahaleleriyle Türkiye Cumhuriyeti’nin diğer resmi kurumlarınada zarar vermektedir. Eğer ortada bu ülkenin kanunlarına aykırı bir işleyiş varsa Türkiye Cumhuriyeti TSK’dan önce bu işleyişlere dur diyecek kurumlara sahiptir. Bu millet ordusunun yanı sıra hakim, savcı, Anayasa Mahkemesi, Danıştay gibi kurum ve kişilerede sahiptir. Eğer ortada bir yanlış varsa zaten bu kurumlardan geri döncektir. Göz bebeğemiz ordumuzun yaptığı bu tarz müdahaleler yine göz bebeğemiz bu kurumlara ve çalışmalarına zarar vermektedir. Zaten şimdiye kadar yapılmış askeri müdahalelerde büyük ölçüde amacına ulaşamamıştır. Bundan bir önceki 28 Şubat kararlarındaki amaçta irticayı önlemek milli görüş hareketini tasfiye etmekti ama 5 yıl sonra AKP tek başına iktidara geldi. Bu sonuca bakılırsa TSK böyle bir müdahaleyle yine amacına ulaşamayacak. Bence AKP halkın kimi isteklerini yerine getirememekten şimdiye kadar kaybettiği oylarını bu seferde 27 Nisan muhtırasına verilecek tepki oylarıyla geri kazanacaktır. |
|
|
|
|
|
Yazarın Tüm Yazıları |
|
|
|
|