Geçmişe dair bir özleyiş var nedense içimizde. Bırakın yaşlıları gençler bile hiç bilmedikleri eski dönemlere ilgi duyarlar. Üzücüdür ki bu ilgi araştırmalara dayanan ve okunarak bilinmesi gereken bir şekilde olmaz. Kulaktan dolma bilgiler yeterli gelir.
Teknoloji ve şartlar ne kadar ilerlerse ilerlesin, gelişmeler eskinin döngüsel sürecin de devam ediyor. Özünü bilmeyen açıkçası merak da etmeyen bir milletin değiştirilmiş tarihini tekrar yaşıyoruz.
Bilinmeyen dönemler, üstü kapalı olan yaşananlar biraz da hayal ürünü manzaralarla tekrar karşımıza çıkıyor. Tarih tekerrürden ibarettir sözünü doğrularcasına ortaya çıkan sorunları ve başarısızlıkları örtmek için yazıktır ki kişiler üzerinden gündem değiştiriliyor.
Geçmişin kaymağını bugün yemek isteyenler özellikle siyasette hemen yıllar öncesine sığınıp, o dönemlerin başarıları gölgesinde kendi başarısızlıklarını örtme telaşında.
Yeniden adı duyulan Demokrat Parti’nin oluşumunu ben bu düşüncelerle yorumluyorum. Nedense görünürde unutulan fakat halkın gönlündeki tahtı asla yıkılmayan rahmetli Menderes ve arkadaşlarının üzerinden siyaset yapılıyor.
Yeni neslin pek tanımadığı Menderes’i “Ne yaptı da bugün kendi tabanı bile çöken iki parti onun anılarına sığındı?” sorusunun bile zihinlerde canlanması, Menderes’i ve arkadaşlarını hatırlamak ve o dönemleri kavrayabilmek için iyi bir başlangıç olabilir.
Ömründe yarım asrı devirmiş çoğu kimseye Menderes’i sorduğum zaman hüzünlenirler. Biraz içi buruk birazda özlemle anar Rahmetliyi.
Türkiye’nin belki en zor yönetim sürecine imzasını atmış bir ülkenin idama gönderilmiş başbakanını anarken, insanların gözlerinin dolduğuna ve bunca yıl aradan sonra bile kabullenemediklerine çok şahit olmuşumdur.
Unutulmamalıdır ki Demokrat Parti Hükümeti, Türk Tarihi ve Cumhuriyet tarihinin en parlak dönemlerinden birisidir.
Din ve vicdan hürriyetinin olmadığı bir dönemde, Demokrat Parti büyük bir açılım başlatmıştır. Ezan’ın istenildiği dilde okunmasına izin verilmesinden tutunda, gerek Kur’an Kursları, gerekse İmam Hatiplere yönelik yapılan değişikler, Türk milletinin inancını yaşamasında bir dönüm noktası olmuştur.
Yıkılmak üzere olan Rumeli Hisarı tekrar yeniden restore edilmiş, Süleymaniye başta olmak üzere daha birçok büyük caminin çok ciddî bakımı yapılmıştır.
Maddî imar ve hizmetlerin yanı sıra özellikle manevi hizmetlerin, dine ve vicdan hürriyetine, din eğitimi ve öğretimine dair hizmetlerde Menderes’in payı büyüktür.
Menderes döneminin ekonomik gelişmelerini incelediğimizde de dış Dünya’ya açılımını yapan, ekonomiden ticarete, sanayiden ulaşıma kadar çok ciddi yatırımların gerçekleştiğini görmekteyiz. Kendini geliştiren ve kabul ettiren güçlü bir Türkiye için ciddi adımlar atılmıştır.
Ne zaman Menderes dense aklıma, elleri arkadan bağlı idam sehpasında boynunda urgan olan hali gelir. İnsanın ölümüne gitmesi hem de nerden nereye denilecek bir süreçte ölüme gitmesi nasıl bir his diye düşünürüm.
Demokrasiyi içine sindiremeyen birkaç cuntacının, halkın çok da memnun olduğu bir
Başbakan’ı ve arkadaşlarını astığı, asmadan önce işkence yaptığı ve çok komik nedenlerle suçlamalar da bulunulduğu bir dönemdir 60’lı yıllar.
Halkın ezici bir oyla, hem de 3 defa seçtiği bir iktidarı, seçimle düşüremeyeceklerini bilenlerin tezgâhladıkları bir oyundur yaşananlar. Her ne sebeple olursa olsun demokrasinin ve insan haklarının kara lekesi olan darbeyle, on yıllık bir iktidar dört saatte bitirilmiştir.
14 Ekim 1960 günü başlayan,15 Eylül 1961 günü biten davaların sonuçlarında 287 oturum devam eden bir mahkemenin verdiği 15 idamın bedelini Menderese ve iki arkadaşına ödettirilmiştir.
Anayasa İhlal Davası, Köpek Davası, Bebek Davası, 6-7 Eylül Davası, Örtülü Ödenek Davası gibi 19 ayrı komik davanın, tiyatro gibi bir mahkemede görülmüş ve karara bağlanmıştır.
İdam süreci incelendiğinde ortaya tek bir sonuç çıkmaktadır. Adnan Menderes’in idam edilmiş olmasının sebebi, “hayatta bırakırsak çok kısa zamanda tekrar iktidara gelir” düşüncesi, beklentisi ve endişesidir. Ortada bir ceza yoktur. Cezayı verecek bir mercii yoktur, cezayı teşkil edecek bir suç yoktur.
Menderes’in idamı her alandan bir ihanettedir. Hasta ve ayakta duramayacak birinin intihar mı yoksa zehirlenme mi belli olmayan bir durumda, bedenine ve ruhuna yapılan işkencelerle ölüme gönderilme sürecidir.
Bunca yıl aradan sonra o dönemleri ve idamları anlatanlar dinlendiğinde görülüyor ki Menderes’in idam edileceği çok önceden hesaplanmıştır. Bir buçuk ay önceden mezarlarının kazılmaya başlanması, idam cezası onaylanmadan darağaçlarının hazırlanması başından beri sonucu görülen bir oyunun parçalarını teşkil etmektedir.
Menderes’in idamı başlı başına hayret ve tuhaflıklar sürecidir. İdam’a gelen bırakın imamları cellatların bile nereye geldiklerini bilmeden dahil oldukları bir süreç.
İdama götürülüşleri içerisinde benim en çok hayran olduğum isim Fatin Rüştü Zorlu olmuştur. Ölüme giderken gösterdiği soğukkanlılığa hayran olmamak elde değil. Rüştü Zorlu, gelen imamı bile sakinleştirmiş, okuduğu ayetteki yanlış bölümü bizzat kendisi düzeltmiştir. Son sözü “ ‘Allah memleketi korusun, millete zeval vermesin, haydi Allahaısmarladık “diyerek gülümseyerek gitmiştir ölüme.
Zorlu, Polatkan ve tabii ki Menderes… Kim ne derse desin, ne kadar eleştirilirse eleştirilsin hala, gerek dönemleriyle gerekse yaptıkları hizmetlerle araştırılması gereken isimler.
Umarım bu yeni oluşum kapalı kalanları ortaya çıkarır ve yarım asırlık bir aradan sonra söylenmesi gerekenler söylenir. Çünkü fark etmesek de onlara karşı çok büyük bir vefa borcumuz var.
|
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 4 yorum
yapılmış )
|
Alev Hanım, her ne kadar içeriğini bilmediğimiz muamma olan Bilderberg toplantısına katılmış olsa da, Türkiyenin en fazla süreli dışişleri bakanlığını yapmışlardan olan milletperver vatan aşığı Fatin Rüşdü (ZOR) Zorlu'yu ve zamanın maliye bakanı Hasan Polatkan'ı da unutmamak gerek. (Hasan Polatkan şahsına münhasır değerli bir isimdir) Allah ruhlarını şad eylesin.
Slm ve dua ile. |
|
|
|
Mükemmel yazınızdan sonra bize de, Cemal Gürsel'in saygı duyduğu Cumhurbaşkanı olmasını istediği, sonu baştan belli olan davası Anayasa'yı ihlal suçundan(146/1) 17 Eylül 1961'de İmralı Adası'nda idam edilen ve mektubunda; ''Sizlere dargın değilim. Sizin ve diğer zevatın iplerinin hangi efendiler tarafından idare edildiğini biliyorum. Onlara da dargın değilim. Kellemi onlara götürdüğünüzde deyiniz ki, Adnan Menderes hürriyet uğruna koyduğu başını 17 sene evvel almadığınız için sizlere müteşekkirdir. İdam edilmek için ortada hiçbir sebep yok. Ölüme kadar metanetle gittiğimi, silahların gölgesinde yaşayan kahraman efendilerinize acaba söyleyebilecek misiniz? Şunu da söyleyeyim ki, milletçe kazanılacak hürriyet mücadelesinde sizi ve efendinizi yine de 1950’de olduğu gibi kurtarabilirdim. Dirimden korkmayacaktınız. Ama şimdi milletle el ele vererek Adnan Menderes’in ölüsü ebediyete kadar sizi takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir. Ama buna rağmen duam sizlerle beraberdir.'' Adnan MENDERES'in ruhu şad olsun demek düşer. Slm ve dua ile. |
|
|
mert
[
2007/05/21 11:55
] |
|
Sevgili Alev hanım.. Yazınızı okudum ve itiraf etmeliyim ki, sonuna geldiğimde göz pınarlarım doldu. Adnan Menderes'in idamı cumhuriyet tarihimize düşürülmüş kara ve uğursuz bir lekedir. Elinize sağlık diyor, sevgiler sunuyorum... Mert |
|
|
DİLEK
[
2007/05/15 15:59
] |
|
GALİBA SİYASETÇİLERİMİZ BUYÜZDEN ÜLKEMİZ İÇİN BİŞEYLER YAPMIYORLAR.BU ÜLKE İÇİN ÇALIŞANLAR İDAM EDİLDİKTEN SONRA PARAYI CEBE İNDİRİP GÜNÜNÜ GÜN ETMEK DAHA MANTIKLI GELİYOR.NASIL OLSA KENDİN İÇİN BİŞEYLER YAPIYORSUN CEZADA YEMEZSİN.YETERKİ BU ÜLKE İÇİN BİŞEYLER YAPMA.YAZIK COK YAZIK!!!!! |
|
|
|
|
|
Yazarın Tüm Yazıları |
|
|
|
|