|
|
|
Türkiye’de Sistem gerçekten kendine özgü, çok sistematik ve biraz da gizemli işlemektedir.
Küçük yaştan beri kafamda Türkiye Cumhuriyetinin siyasi ve sosyal yapısını pramit biçiminde tasavvur ediyorum; yatay olarak tepesine yakın ve biraz aşağısından iki çizgiyle üçe bölüyorum.
En altta kalan büyük alanı halka ve millete ayırıyorum. Ortadaki, en tepeye göre biraz daha büyük olan kısmı parlamentoya ve bürokrasi gibi yönetim merkezlerine ve o kurumları işgal eden, halkın da bizzat tanıdığı ve yakından izlediği kişilere ayırıyorum. Ama en tepedeki küçücük bölümde ise “Elitist” bir zümre var. Bu zümreyi halk hiçbir zaman göremiyor, onlarla doğrudan muhatap olamıyor. Bu kategorizasyonu da pramit olarak tasarlayışım bundan kaynaklanıyor. En alttakiler en tepedekileri hiç göremiyor; hatta düne kadar varlığından bile haberdar değildiler.
Bununla şunu ifade etmek istiyorum Türkiye’de aslında siyasi iktidarlar hiçbir zaman gerçek anlamda iktidar olamamışlardır. Daha doğrusu, halk hiçbir zaman iktidar olamamıştır. Siyasi partiler proğramlarıyla, politik vaatleriyle halktan iktidar olacak kadar oy almışlardır ama buna rağmen iktidar olamamışlardır. Bu nedenle seçmenler “hükümetleri” seçim meydanlarındaki sözlerini yerine getirmemekle suçlamışlardır.Çoğu zaman bir sonraki seçimlerde de tercihlerini başka partilere yapmışlardır. Ancak sonuç değişmemiş. bu hep devam etmiştir.Tıpkı eski model bir aracın şoförünü değiştirir gibi. Araç sabit kalmış ama sürücü zaman zaman bir şekilde değiştirilmiştir. Hiç kimse aracın hantallığını akıl edememiş.kusurun araçta olduğu göz ardı edilmiş veya başka yerlerde aranmıştır. Halk, sistemi ve sistemin işleyişini takip edememiş, sorgulayamamıştır.
Türkiye’de “ikinci bir iktidarın” varlığını ancak az sayıda kişi görebilmiştir. Görenler de asla bu ikinci iktidarın varlığından doğrudan bahsedememiş, dolaylı olarak anlatma yönüne gitmişlerdir. Bazen “derin devlet” bazen de “zinde güçler “olarak ifade etme yolunu tercih etmişlerdir. Bu kavramlar siyasi hayatımızda hep var olmasına rağmen hiç kimse aleni olarak bu gücü -çekindiğinden veya memnuniyetinden- izhar edememiş ve bu olguyu halk ile paylaşmamıştır.Ancak artık son zamanlarda Türk halkının medyanın ve gelişen teknolijik ve ekonomik göstergelerle birlikte bilinç ve siyasi süreçlere iştirak oranının arttığını farzedersek pek de azımsanamayacak bir kesiminin bunun farkında olduğunu ve siyasi tercihlerini yaparken bunları aşabileceğine inandığı partileri yeğlediğini görüyoruz
Siyaset yapanlara ve yapmaya talip olanlara: Türkiye’deki bu bahsettiğim ve hastalıklı durum gösteren realiteye ne kadar farkındalık geliştirdikleri ve çözüm önerilerinin neler olduğunu soruyorum. Ama bu sorunun cevabını vermek bugün pek kolay değil. Çünkü olan biteni gözlemlemek ve teşhis etmek çözüm üretmeye yetmiyor. Bunun bazı ekonomik ve siyasi riskler taşıdığı tartışılmaz.
Pramidin tepesindeki o küçücük ama güçlü zümrenin zihniyeti topluma hükmederken, biz kendi seçtiğimiz vekilleri meclise yollayarak demokrasinin vuku bulduğunu zannettik.Yerine getirilemeyen vaatlerin tek sorumlusu da onlardı. Oysa demokrasinin sadece vekil seçmekten ibaret olmadığını ve aslında seçilmiş iktidarların halktan başka muhataplarının ve muadillerinin de olduğunu yıllarca göremedik.
59. hükümet son günlerini yaşarken, öteden beri tek bir hükümet vardı, ve bu, statüko, demokrasiye ve halkın değerlerine direnç” olarak varlığını sürdürdü.
İşte tam burada sol partiler evrensel anlamda demokrasiye ve değişime açık olmaları gerekirken, aksine statükoyu doğuran ve varlığını sürdürmesi için bilhassa gayret eden partiler durumuna düşmüşlerdir. Statüko hep iktidarda olduğu için Sol ‘un da iktidara gelmesine gerek kalmamıştır. Ayrıca bu statüko Özal hariç bütün Cumhurbaşkanlarını da seçtirmiştir
Statüko bugün Cumhur’a Cumhurbaşkanını seçtirmemekte kararlıdır. Büyük bir çoğunlukla halkın istemesine rağmen, halkın elinden bu iktidarı ve Cumhur’un elinden Cumhurbaşkanlığını seçme iradesini medyanın da çeşitli manipülatif söylem ve yorumları yardımıyla almakta kararlı görünüyor.
Seçmen ve sessiz çoğunluk bu senaryonun ne kadar bilincinde göreceğiz.
Ben tam farkında olduğu kanaatindeyim!..
|
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 1 yorum
yapılmış )
|
piramitin üstünün özelliği, alttakileri görebiliyor olmaları. Aslında zeka yetenekle ilgili değil onların yukarıda olmaları. Belki hep birilerinin omuzuna basarak çıktılar (yada babaları, dedeleri).pramitin alt kısmı ise yuarıda olaları göremezler. Çünkü aşağıdan bakınca yukarısını görmenize izin verilmez. Görmediğiniz halde '' sanırım yukarıda birileri var, çünkü pislikleri yukarı sığmaz olmuş...'' filan demeye kalkarsanız bunun adı ''eski köye yeni adet mi getiriyorsundur'', yok öyle bir şey biz atalarımızdan öyle duymadık şeklinde, ilk itiraz piramitin alt kısmından diğer insanlardan gelecektir. Yada kutsal piramitin üst kısmına laf ettiğinden cezalandırılacaktır. |
|
|
|
|
|
Yazarın Tüm Yazıları |
2009.02.03 - Davos ve sonrası… |
2009.01.08 - Medyada manipülasyon örneği Ergenekon |
2008.12.29 - Toplumsallaşmak büyük bir değerdir |
2008.12.05 - Elit Üniversiteler… |
2008.10.01 - Kartelin telaşı demokratik değil, ticaridir. |
2008.07.31 - Züğürt tesellisi! |
2008.07.09 - Dağ fare doğurmamalı, değilse …! |
2008.06.09 - Gördünüz mü, ülkeyi kim yönetiyormuş? |
2008.05.27 - Krizin krizi! |
2008.04.01 - Yüksek Yargı üyelerini halk seçsin!.. |
2008.03.15 - Yeter artık! Rahat bırakın ülkeyi ve toplumu!... |
2008.02.29 - Bunun adına düpedüz İslam düşmanlığı denir |
2008.02.01 - Solucan dinini yaşamak laikliğe aykırı mı? |
2008.01.14 - Değişim…. |
2007.12.24 - Önce eğiticileri ve düzenleyicileri bir düzeltirsek….. |
2007.12.03 - Liberal Düşünce Topluluğu |
2007.10.27 - Artık Aklımızı Başımıza Alma Zamanı gelmedi mi, Ne Dersiniz? |
2007.09.28 - Neyi , Neden Yapıyoruz, Kimin İçin Yapıyoruz Farkında mıyız Acaba? |
2007.09.11 - Ötekini kabullenmek… |
2007.08.25 - 17 mi Büyük Yoksa 83 mü?... |
2007.08.17 - Medya, Bürokrasi, Sermaye Kumpası ve Yeni Anayasa- (2) |
2007.08.06 - Medya, Bürokrasi, Sermaye Kumpası ve Yeni Anayasa-1 |
2007.07.24 - Kimler ve neden kayıp ettiler,ben söyleyeyim mi?... |
2007.07.07 - Soğan Hikayesi!..... |
2007.06.11 - İşsizlik ve ÖSS… |
2007.05.28 - Peki, siz hangisini istersiniz?... |
2007.05.18 - Korku,… |
2007.05.16 - PRAMİT!.. |
2007.05.15 - Muhtıra |
|
|
|
|
|
|
|